- 8 Kas 2019
- 311
- 79
- 28
13.07.2020 Tarihte Bugün- 13 Temmuz;
Tarihte Bugün Doğanlar (13 Temmuz);
Tarihte Bugün Ölenler (13 Temmuz);
1793 | Fransız Devrimi önderlerinden Jean-Paul Marat, muhalifi Charlotte Corday tarafından bıçaklanarak öldürüldü. | |
1878 | Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusyası, Birleşik Krallık, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya ve Fransa arasında Berlin Antlaşması imzalandı. | |
1921 | Afyon'un Yunanlılar tarafından işgali. | |
1923 | 14 metre boyundaki harflerden oluşan ünlü Hollywood yazısı Los Angeles'daki Hollywood tepelerine inşa edildi. Yazı önce Hollywoodland şeklindeyken 1949 yılındaki yenileme sırasında son dört harf atılmıştır. | |
1930 | İlk Dünya Futbol Şampiyonası Uruguay'da başladı. | |
1937 | Fransa, Hatay'ın bağımsızlığını resmen ilan etti. | |
1938 | Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. | |
1938 | İstanbul’da yapılan ilk Türk uçağı Ankara yolunda düştü. | |
1941 | II. Dünya Savaşı: Karadağlılar, Mihver Devletleri'ne karşı bir halk ayaklanması başlattılar (Trinaestojulski ustanak). | |
1949 | Papa Pius, Komünist Partiye üye olanların aforoz edileceğini söyledi. | |
1959 | Trabzon'da bir Amerikan hava üssü kuruldu. | |
1960 | Said Nursi'nin mezarı açıldı, naaşı Barla, Isparta civarında bilinmeyen bir yere gömüldü. | |
1966 | Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Çetin Altan'ın Türkiye - Amerika Birleşik Devletleri ilişkileriyle ilgili gensoru önergesi reddedildi. | |
1971 | Profesör Mümtaz Soysal ile yazar Sevgi Soysal, Mamak cezaevinde evlendi. | |
1976 | Yumurtalık Savcısı Sefa Mutlu'yu öldürmekten sanık Yılmaz Güney, 19 yıl hapse mahkûm edildi. | |
1979 | Mısır'ın Ankara Büyükelçiliğini basan 4 Filistinli, bir polisle bekçiyi öldürdü ve büyükelçi ile öteki personeli rehin aldı. 14 Temmuzda elçilikten kaçmaya çalışan bir Mısırlı öldürüldü. Gerillalar, aynı gün FKÖ yetkilileriyle görüştükten sonra ikisi Türk üç rehineyi serbest bıraktı. İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'in de bulunduğu operasyonda gerillalar, 45 saat sonra rehineleri bırakarak teslim oldular. Yargılama sonunda 23 Aralık 1980'de idama mahkûm edildiler. | |
1985 | Afrika'daki fakirlik ve kıtlık dolayısıyla yaşanan ölümleri azaltmak için Live Aid konseri düzenlendi. | |
1992 | Prof. İhsan Doğramacı, YÖK başkanlığından istifa etti. Yerine 19 Mayıs Üniversitesi rektörü Mehmet Sağlam atandı. | |
1993 | Diyarbakır'da, Ergani çevresindeki kazılarda bulunan 9 bin yıl öncesine ait kumaş parçasının en eski kumaş kalıntısı olduğu açıklandı. | |
1995 | Isparta'nın Senirkent ilçesindeki sel felaketinde 74 kişi öldü. |
Tarihte Bugün Doğanlar (13 Temmuz);
1846 | Şair Eşref Hicivleriyle ünlü şair | |
1882 | İbrahim Çallı, Türk ressam | |
1882 | Sultan Galiyev, Tatar Türk'ü siyasi düşünce adamı | |
1942 | Harrison Ford, ABD'li aktör | |
1944 | Ernő Rubik, Macar heykeltraş ve mimari profesörü | |
1953 | Selçuk Yöntem, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu. | |
1954 | Sezen Aksu, şarkıcı | |
1964 | Frans Maas, Hollandalı uzun atlamacı | |
1974 | Jarno Trulli, İtalyan Formula 1 pilotu | |
1982 | Çiğdem Batur, Türk Dizi Oyuncusu, Tiyatrocu | |
1983 | Kristof Beyens, Belçikalı kısa mesafe koşucusu | |
1986 | Yakup Kılıç, Türk boksör | |
1987 | Oğuz Savaş, Türk basketbolcu |
Tarihte Bugün Ölenler (13 Temmuz);
1793 | Jean-Paul Marat, Fransız bilim adamı ve tıp doktoru (d. 1743) | |
1927 | Mimar Kemalettin Bey, birinci ulusal mimarlık akımının önde gelenlerinden (d. 1870) | |
1946 | Alfred Stieglitz, ABD'li fotoğrafçı (d. 1864) | |
1951 | Arnold Schönberg,Avusturyalı besteci (d.1874) | |
1954 | Frida Kahlo Meksikalı Ressam(d. 1907) | |
1959 | Ekrem Reşit Rey, Lüküs Hayat operetinin yazarı (d. 1900) | |
1986 | Mehmet Seyda, Türk öykücü ve romancı (d. 1919) | |
1994 | Ayfer Feray, Türk sinema ve tiyatro sanatçısı (d. 1928) | |
2002 | Ece Ayhan, Türk şair (d. 1931) | |
2002 | Yousuf Karsh, Türk asıllı Amerikan fotoğrafçı. (d. 1908) | |
2006 | Red Buttons, ABD'li aktör, komedyen (d. 1919) |
Berlin Antlaşması , Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Avusturya ve İtalya devletleri arasında 13 Temmuz 1878’de imzalanan antlaşma.
Rusya Ayastefanos Antlaşması ile (3 Mart 1878), Avrupa devletleri arasındaki dengeyi dikkate almadan Şark meselesini sadece kendi menfaatleri açısından halletmek isteyince, bu durum başta İngiltere ve Avusturya olmak üzere diğer Avrupa devletleriyle birlikte Balkanlar’da yeni kurulan devletlerin de muhalefetiyle karşılanmıştı. Çünkü Ayastefanos Antlaşması ile Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerinde aşırı derecede nüfuz sahibi olması İngiltere’nin menfaatlerine ters düşüyordu. Avusturya ise kendisi için hayatî önem taşıyan Balkan toprakları üzerinde büyük bir Bulgaristan’ın kurulmasından son derece rahatsız olmuştu. Balkanlar’da kurulan devletlerin memnuniyetsizliği de kendilerine ümit ettikleri kadar toprak verilmemesinden kaynaklanıyordu. Halbuki Sırbistan, Bosna ve Hersek ile Makedonya’nın bir kısmına sahip olmayı arzu ediyor, Romanya ise Dobruca’yı almakla beraber Romenler’in meskûn bulunduğu Besarabya’yı Rusya’ya vermek istemiyordu. Ayrıca büyük bir Bulgaristan’ın mevcudiyeti diğer Balkan devletlerini de tedirgin ediyordu. Bütün bu sebepler yüzünden Ayastefanos Antlaşması’nı yeniden gözden geçirmek ve bazı değişiklikler yapmak maksadıyla Berlin’de bir kongrenin toplanması kararlaştırıldı. Rusya önceleri böyle bir kongrenin toplanmasına taraftar görünmediyse de hiçbir Avrupa devleti Rusya’nın Ege ve Adriyatik denizlerine kadar inmesini istemediğinden daha sonra bunu kabul etmek zorunda kaldı.
Öte yandan bir Rus tehlikesine karşı Doğu Akdeniz’deki durumunu kuvvetlendirmek düşüncesinde olan İngiltere Kıbrıs’ı bir üs olarak kullanmak istedi. Bu hususta kararlı olduğunu, Osmanlı Devleti adayı vermediği takdirde zorla alacağını bildirdi. Berlin Kongresi’nde İngiltere’den yardım göreceğini uman Bâbıâli, 4 Haziran 1878 tarihli bir antlaşma ile Kıbrıs’ı İngilizler’e devretti. Fakat 1 Temmuz 1878 tarihli bir ek antlaşma ile, Rusya’nın Doğu Anadolu’da işgal ettiği yerleri iade etmesi halinde İngiltere’nin Kıbrıs’tan çekileceği şeklinde bir madde eklenerek adanın toprak mülkiyetinin Osmanlı Devleti’ne ait olduğu tesbit edildi.
Berlin Kongresi 13 Haziran 1878’de Almanya Başvekili Bismarck’ın başkanlığında başladı. Bu kongrede Osmanlı Devleti’ni Müşir Mehmed Ali Paşa, Berlin sefiri Sâdullah Bey ve Nâfia Nâzırı Kara Todori Paşa temsil ediyordu. Diğer devletler ise başvekilleri veya hariciye nâzırlarının başkanlığındaki heyetler tarafından temsil edilmekteydi. Osmanlı Devleti Berlin Kongresi’nde Ayastefanos Antlaşması’nın şartlarının hafifletileceğini ve bu hususta önemli değişiklikler yapılacağını umuyordu. Halbuki müzakereler başlayınca kongreye katılan devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki menfaatlerini korumaya çalıştıkları görüldü. Hatta kendilerinden yardım beklenen İngiliz temsilcileri bile Osmanlı Devleti’nin aleyhinde fikirler ileri sürmekten çekinmediler.
Bir ay devam eden kongre sonunda imzalanan Berlin Antlaşması altmış dört maddeden oluşmakta idi. Buna göre Ayastefanos Antlaşması ile sınırları çizilen Bulgaristan toprakları üç bölgeye ayrılacaktı. Birinci bölge Osmanlı Devleti’ne tâbi, iç işlerinde serbest, prensi halk tarafından seçilen, Bâbıâli tarafından tasdik ve büyük devletlerin muvafakati ile tayin edilen, Osmanlı askerinin bulunmadığı, sınırları daraltılmış bir Bulgaristan prensliği idi. İkinci bölge idarî yönden bağımsız olmakla beraber siyasî ve askerî yönden Osmanlı Devleti’ne tâbi, Avrupa devletlerinin tasvipleriyle Bâbıâli’nin beş yıl süre ile tayin edeceği bir hıristiyan vali tarafından idare edilecek olan Şarkî Rumeli eyaleti, üçüncü bölge ise ıslahat yapılmak şartıyla Osmanlı Devleti’ne bırakılan Makedonya idi. Diğer maddelere gelince, Osmanlı Devleti 1868 nizamnâmesini Girit’te uygulayacak ve bu hususta Avrupa devletlerine bilgi verecekti. Yunanistan’a bir miktar toprak verilecek, Bosna ve Hersek Avusturya tarafından işgal edilecekti. Karadağ’ın bağımsızlığı kabul edilecek, fakat sınırlarında bazı düzenlemeler yapılacaktı. Sırbistan’ın bağımsızlığı tanınacak, kendisine Niş ve Pirot verilecekti. Romanya’nın bağımsızlığı kabul edilecek, Besarabya’yı Rusya’ya vermesine karşılık Tulça (Tulcea) ve Dobruca’yı alacaktı. Tuna nehri savaş gemilerine kapalı, ticaret gemilerine açık olacaktı. Osmanlı Devleti Kars, Ardahan ve Batum’u harp tazminatının bir kısmına karşılık olmak üzere Rusya’ya bırakacak, Doğubayazıt ve Eleşkirt vadisi kendisinde kalacaktı. Kotur ise İran’a verilecekti. Bâbıâli Ermeniler’in bulunduğu yerlerde ıslahat yapacak, Boğazlar 1841 Londra ve 1856 Paris antlaşmalarında belirtilen statüye tâbi olacaktı. Harp tazminatı için Osmanlı Devleti ile Rusya kendi aralarında bir anlaşmaya varacaklardı. 8 Şubat 1879’da yapılan İstanbul Antlaşması ile Rusya’ya bırakılan yerlerin bedeli düşüldükten sonra bu tazminat 802.500.000 frank olarak tesbit edilmiş ve yedi yıl zarfında eşit yirmi bir taksitte ödenmesi kararlaştırılmıştır. 14 Mayıs 1882’de yapılan antlaşma ile de tazminatın yıllık 350.000 liralık taksitlerle Osmanlı lirası olarak ödenmesi ve âşâr vergisinin teminat olarak gösterilmesi kararlaştırılmıştır.
Ayastefanos Antlaşması, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında meydana gelen bir savaşın sonucunda sadece iki devleti ilgilendirirken Berlin Kongresi ile bu ilgi Avrupa’nın büyük devletlerine de teşmil edilmiştir. 1856 Paris Antlaşması’nda yer alan Osmanlı topraklarının bütünlüğü prensibi ihlâl edilmiş, konu ile alâkaları olmamasına rağmen İran ve Yunanistan’a bile toprak verilmiştir. Berlin Kongresi devletler arasında genel barışı sağlayacağı yerde, istenilen sonuçları vermediği için, daha sonra meydana gelecek olan yeni ihtilâfların kaynağı olmuştur.
İstanbul’da yapılan ilk Türk uçağı Ankara yolunda düştü. 1930’lu yıllarda yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle ordunun uçak ihtiyacı halktan ve zengin işadamlarından toplanan bağışlar ile karşılanmaktaydı. Bu amaçla bağış kampanyaları düzenleniyordu. Türk Hava Kurumu yetkilileri işadamlarından yardım topluyordu. Dönemin en ünlü iş adamlarından Nuri Demirağ kendisine bağış için gelen görevlilere “Benden bu millet için bir șey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim.” diyordu.
Türk Tipi Uçak Hayali
Nuri Demirağ Türkiye’nin kendi uçağını kendi plan ve projeleri ile üretmekten yanaydı. Yüzde yüz Türk malı bir uçak yapılması gerektiğini düşünmekteydi. Bu konuda şöyle diyordu: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir"
Bu amaçla İstanbul Beşiktaş’ta atölye olarak kullanılacak bir bina yaptırdı. Asıl fabrika ise Sivas Divriği’de kurulacaktı. Demirağ ayrıca şu anki Atatürk Havaalanının bulunduğu Yeşilköy’de Elmas Paşa Çiftliği’ni satın aldı. Burada uçuş sahası, uçak tamir atölyesi ve hangarlar yaptırdı.
Yaşanan Kaza Ve Sonun Başlangıcı
Fakat Türk Hava Kurumu İstanbul’daki uçuşları yeterli görmedi, test uçuşlarının Eskişehir’de tekrar gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtti. Tekrar yapılacak test uçuşunu uçağın planını projesini hazırlayan Mühendis Selahattin Alan kendisi yapmak istemişti. Ancak bu isteği hem kendisinin hem de Türk uçağının sonunu getirdi. Test uçuşu başarılı bir şekilde sona eriyordu ki iniş sırasında bir kaza gerçekleşti. Selahattin Alan piste inerken geride açılmış olan hendekleri göremeyince hendeğe çarpmış böylece hem uçak düşmüş hem de kendisi hayatını kaybetmişti. Uçak pilot hatasından kaynaklanan bir sebeple düşmesine karşın Türk Hava Kurumu daha önceden verdiği siparişleri iptal etti. Nuri Demirağ Türk Hava Kurumunu mahkemeye verdi. Ancak oradan çıkan karar da Demirağ’ın aleyhine oldu.
Nuri Demirağ test uçuşlarının yeniden yapılmasını talep etmesine birkaç kez Cumhurbaşkanı İnönü’ye mektup yazmasına karşın herhangi olumlu bir karşılık alamadı. Uluslararası test sonuçları Türk Hava Kurumunu yeni bir test uçuşu gerçekleştirmek için bile ikna edemedi. İsmet İnönü ise Nuri Demirağ’ı zenginlikten başı dönmekle itham etmeye başlamıştı. İşte tüm bu yaşananların ardından Türkiye’nin ilk uçak üretim serüveni sona erdi. Nuri Demirağ’ın ürettiği uçaklar sattırılmadı bu durum fabrikanın kapanmasına sebep oldu. Ayrıca Yeşilköy’de satın aldığı Elmas Çiftliği arazisi yani oluşturmaya başladığı havaalanının arazileri devlet tarafından metrekaresi bir buçuk kuruştan istimlak edildi. Onun da yarım kuruşu vergi olarak alındı.