18.12.2019 Tarihte Bugün- 18 Aralık:

Emrah Burulday

Administrator
Yönetici
Katılım
3 Ağu 2019
Mesajlar
429
Tepkime puanı
141
Puanları
43
18.12.2019 Tarihte Bugün- 18 Aralık:

M.Ö. 218Trebia savaşı, Hannibal Roma Cumhuriyeti'ne karşı büyük zafer kazandı.
1271Kubilay Han, imparatorluğunun adını "Yuan", olarak değiştirdi. Çin'de Yuan Hanedanı'nın hükümranlığı resmen başlamış oldu.
1482Gedik Ahmet Paşa, II. Bayezid tarafından idam ettirildi.
1787New Jersey, ABD anayasasını kabul eden üçüncü eyalet oldu.
1865ABD'de kölelik kaldırıldı.
1892Pyotr İlyiç Çaykovski'nin The Nutcracker adlı balesi St. Petersburg'da ilk kez sahnelendi.
1894Avustralya'da kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde ettiler.
1917Rusya ile Türkiye arasında Erzincan Antlaşması yapıldı.
1923Yunan Kralı Konstantin, oğlu II. George lehine tahtından feragat ettiğini açıklayarak ülkesini terk etti.
1929Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu; cemiyetin başkanlığına Meclis Başkanı Kâzım Paşa getirildi.
1946Uluslararası Para Fonu, (IMF) faaliyete geçti. 27 Aralık 1945'de kurulan IMF, 32 üye ülkenin para birimlerinin altın ve Amerikan doları karşılığını ifade eden bir anlaşma ilan etti.
1954Kıbrıs'ta Türkiye, İngiltere ve ABD karşıtı gösteri yapan topluluğa İngiliz askerleri ateş açtı; 2 kişi vuruldu, 42 kişi tutuklandı. Gösteriyi Yunanistan'la birleşmek isteyen Kıbrıslılar düzenlemişti.
1955Türkiye Milli Futbol Takımı, Portekiz'i 3-1 yendi.
1956Japonya, Birleşmiş Milletlere kabul edildi.
1957Kwai Köprüsü (The Bridge on the River Kwai) filmi New York'ta gösterime girdi.
1965Japonya ve Güney Kore arasında resmi ilişkiler başladı.
1965Türkiye, Birleşmiş Milletler'in Kıbrıs'a müdahalede bulunulmayacağı kararını, kabul etmedi ve Londra ve Zürih antlaşmalarının uygulanacağını kesin olarak ilan etti.
1966Satürn'ün uydusu Epimetheus, Richard L. Walker tarafından keşfedildi, fakat sonraki 12 yıl boyunca kaybedildi.
1969Yavuz zırhlısı sökülmek üzere Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna (MKE) satıldı.
1969İngiltere parlamentosu cinayet suçlarında idam cezasını kaldırıldı.
1969Türkiye Öğretmenler Sendikası, (TÖS) ile İlkokul Öğretmenleri Sendikası İlk-Sen ortak boykotu 3 gün sonra sona erdi. 120 bin öğretmenin katıldığı boykot sonrası TÖS Başkanı Fakir Baykurt'a işten el çektirildi ve 2000 öğretmen hakkında kovuşturma başlatıldı.
197041'ler Demokratik Parti'yi kurduklarını açıkladılar. Kurucular arasında Ferruh Bozbeyli, Saadettin Bilgiç, Talat Asal, Neriman Ağaoğlu, Nilüfer Gürsoy, Mutlu Menderes, ve Yüksel Menderes de yer aldı.
1970Ferruh Bozbeyli ile 69 kurucu başvuru dilekçelerini vererek Demokratik Parti'yi kurdular
1972Uğur Alacakaptan 6 yıl 3 ay, Uğur Mumcu 5 yıl 10 ay hapse mahkûm oldu.
1973SSCB Soyuz-13'ü uzaya yolladı.
1975İlk Türk denizaltısının yapımına Gölcük Tersanesi'nde başlandı.
1976İstanbul Barosu başkanlığına Orhan Apaydın seçildi.
1980Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, (DİSK) İstanbul davası başladı. Davada 1477 sanık var.
1983Erdal İnönü SODEP Genel Başkanı oldu.
1984Abdi İpekçi cinayetini planlamak suçundan aranan Mehmet Şener İsviçre'de tutuklandı. Aynı gün Ülkücü Gençlik Dernekleri İkinci Başkanı Abdullah Çatlı ve Oral Çelik hakkında da soruşturma açıldı.
1987Dört kişilik bir ailenin mutfak harcaması dört yılda dört kat artarak 128 bin liraya yükseldi. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, (Türk-İş) "Mutfak harcamalarındaki bu artışa karşın, asgari ücretin net 49 bin lira olması düşündürücüdür" dedi.
1996Peru'da Tupac Amaru gerillaları başkent Lima'daki Japon Büyükelçiliği'ni bastılar. Gerillalar binadaki 500 kişiyi rehin aldı.
1997Dünya İnternet Konsorsiyumu (World Wide Web Consortium - W3C) HTML 4.0'ı duyurdu.
1997Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen yasaya göre; özel radyo ve televizyon kuruluşları seferberlik ve savaş halinde Genelkurmay Başkanlığı'nca denetlenecek.
2002Necip Hablemitoğlu evinin önünde silahlı saldırıya uğrayıp öldürüldü.

Bugün Doğanlar (18 Aralık);
1828Viktor Rydberg, İsveçli yazar.
1856J.J. Thomson, İngiliz Fizikçi
1878Josef Stalin, Sovyetler Birliği'nin lideri
1879Paul Klee, Alman kökenli İsviçreli ressam
1913Willy Brandt, Nobel barış ödüllü Alman politikacı
1933Orhan Duru, yazar
1938Mehmet Güleryüz, ressam
1946Steven Spielberg, Oscar ödüllü ABD'li film yönetmen
1963Brad Pitt, ABD'li oyuncu
1968Magaly Carvajal, Kübalı voleybolcu
1968Alejandro Sanz, İspanyol pop müzik sanatçısı
1969Santiago Cañizares, İspanyol futbolcu
1970DMX, rap müzik sanatçısı
1974Hale Caneroğlu, Türk aktris ve şarkıcı.
1978Katie Holmes, ABD'li oyuncu
1980Christina Aguilera, ABD'li şarkıcı
1982Kateřina Baďurová, Çek atlet
1987Miki Ando, Japon buz patenci
1989Arina Ushakova, Rus buz patencisi

Bugün Ölenler (18 Aralık);
1111İmam Gazali, İslam düşünürü (d. 1058)
1737Antonio Stradivari İtalyan keman yapımcısı (d. 1644)
1848Bernhard Bolzano İtalyan asıllı Çek filozof ve matematikçi (d. 1781)
1919John Alcock, Atlas Okyanusu'nu ilk kez geçen İngiliz havacı (d. 1892)
1932Eduard Bernstein, Alman siyasetçi (d. 1850)
1967İsmail Hikmet Ertaylan, edebiyat tarihi araştırmacısı, yazar
1971Bobby Jones, ABD'li golfçü (d. 1902)
1980Aleksey Nikolayeviç Kosigin, SSCB devlet başkanı (d. 1904)
1988Niyazi Berkes, toplumbilimci, yazar (d. 1908)
1989Sunullah Arısoy, şair ve yazar (d. 1925)
1999Robert Bresson, Fransız yönetmen (d. 1901)
2001Gilbert Bécaud, Fransız şarkıcı, besteci ve oyuncu (d. 1927)
2002Necip Hablemitoğlu, akademisyen (d. 1954)
2006Joseph Barbera, ABD'li çizgi film yapımcısı, animatör (d. 1911)


download.jpgİmam Gazali, 1058 yılında Horasan'ın Tus şehrinde dünyaya geldi. İlk öğrenimini Ahmed bin Muhammed er-Razikani’den tamamlamıştır. Buradaki eğitiminin ardından Cürcan şehrine giderek Ebu Nasr el-İsmaili'den dersler almıştır. Daha sonra 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi’nde eğitim görmüştür. Bu dönemde itikadi düşünce olarak Ebü'l Hasan Eş'ari’den, ameli görüş olarak ise Şafii'den etkilenmiştir.

Hocası İmam-ı Harameyn lakaplı Abdülmelik el-Cüveyni 1085 yılında vefat edince Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizamülmülk’ün yanına gitti. Bir toplantıda verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlayarak 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi'nin Baş Müderrisliği’ne tayin edildi.

Burada kısa zamanda büyük bir saygınlık kazanan Gazzali Sufizm'e yönelerek bu alanda yoğunlaştı. Bu ilgi ve hac arzusuyla medresedeki görevini bırakarak 1095 yılında Bağdat'tan ayrıldı ve Şam'a Şam'da iki yıl kaldıktan sonra 1097 yılında Hac'a gitti.

Hac sonrası Şam'a döndü ve buradan Tus'a geçti. Şam ve Tus'ta bulunduğu sürede uzlet yaşamı sürdü ve tasavvuf alanında ilerledi.

1106 yılında Nizamülmülk’ün oğlu Fahrülmülk'ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesinde tekrar eğitim vermeye başladı. Kısa zaman sonra Tus'a dönerek yaptırdığı Tekke'de müritleriyle birlikte Sufi yaşamı devam ettirdi. İmam Gazali 1111 yılında doğum yeri olan İran'ın Tus şehrinde hayatını kaybetti.

Gazzali'nin yaşadığı dönemde İslam aleminde siyasi ve fikri büyük bir karmaşa hakimdi. Bağdat’ta Abbasi halifelerinin gücü zayıflamasına karşın Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları genişliyor ve nüfuzu artıyordu. Melikşah’ın veziri Nizamülmülk savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, ilim meclisleri denilen tartışma ortamlarını ve medreseleri açıyordu. Bu dönemde Mısır tahtında Şii-Fatımi hanedanı vardı. Avrupa’da ise Endülüs Emevi Devleti gerilemekteydi.

İlk Haçlı Seferi de Gazzali döneminde yapılmıştır. 40 yaşındayken Antakya Haçlılar tarafından kuşatılmış bir sene sonra da Kudüs ele geçirilmiştir. Öte yandan Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam da Gazzali ile aynı dönemde yaşayan tanınmış kişilerdir.

öğrenme merakı onun çok sayıda dini ve fikri akımları araştırmasına sebep oldu. Yaşadığı dönemde hakikati bulmak isteyen insanların dört kısıma ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını gördü. Bunlar; felsefeciler, kelâmcılar, sûfiler, bâtınîlerdi. Hepsinin görüşlerini inceleyerek; kelâm, felsefe ve Bâtınîlik yolunu kitaplarında ayrıntılarıyla anlattı ve sufilerin yolu olan tasavvufa yönelerek hakikati bu yolda aradı. Gazzali geçirdiği bu süreci El-Münkız Mine'd Dalal adlı kitabında şöyle anlatır;

''Gençliğimden itibaren 50 yaşımı aştığım bu ana gelinceye kadar, bu engin denizlerin derinliklerine dalmaktan hiç geri durmadım. Coşkulu denizlere çekingen korkaklar gibi değil, cesur kimselerin dalışı gibi daldım, gördüğüm her meselenin üzerine atladım. Her zorluğun içine apansız girdim. Her fırkanın inanış ve fikirlerini inceliyor, her grubun tuttuğu yolun inceliklerini ortaya çıkarmaya çalışıyordum. Araştırdığım fırkaların hak veya batıl, sünnete uygun veya bidat sahibi olmaları konusunda ayrım yapmıyordum. Bâtınîlik yolunu tutmuş her fırkanın, bu düşünceyle ne hedeflediklerini öğrenmeye çalıştım. Zâhirîlik yolunu tutmuş olanların, bununla neler elde ettiklerini ortaya çıkarmaya gayret ettim. Felsefe yolunu tutmuş olanların, sahip oldukları felsefeyi bütün esaslarıyla öğrenmeye özen gösterdim. Hiçbir kelâm âlimini dışarıda bırakmadan kelamdaki yöntemini ve mücadelesini öğrenmeye çaba gösterdim. Bütün gücümle ne kadar sufi var ise onun sufiliğindeki sırları öğrenmeye, ne kadar abid var ise bu ibadetleriyle neler kazandığını araştırmaya çalıştım. Bütün zındıkların, Allah’ın varlığını ve sıfatlarını kabul etmeyenlerin, bu inanış veya inkarlarının arkasında yatan sebepleri titizlikle araştırdım. Her şeyin hakikatini öğrenmeye karşı duyduğum susamışlık; baştan ve gençliğimden beri tuttuğum yol ve benim bir hasletim olmuştur. Bu hasletler, Allah tarafından benim yaratılışıma ve hamuruma katılmış özelliklerdir; benim seçimim ve tercihim değildir. Bunun sonucunda çocukluğumun coşkulu çağlarından itibaren taklit bağlarından sıyrıldım ve büyüklerimizden miras kalan sırf taklide dayalı inanç esaslarından koptum. Çünkü Hristiyan çocuklarının hepsi bu din üzere yetiştiklerini, Yahudi çocuklarının sürekli bu dinin esaslarına göre büyüdüklerini, Müslüman çocuklarında istisnasız İslam dini üzere yetişmekte olduklarını görmekteydim. Yaratılıştan gelen asli hakikati ve ana baba ile hocalar aracılığıyla kazanılan sonraki inanç esasları ve taklit unsurlarının hakikatini öğrenme konusunda içimde büyük bir istek oluştu. Taklit, başlangıçta birtakım telkinlere dayanmaktaydı. Bunların da hangilerinin hak ve batıl olduğu konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktaydı. Kendime şöyle dedim: Benim istediğim, her şeyin gerçek yüzünü öğrenmektir. Öyleyse önce bilginin gerçek yüzünün ne olduğunu öğrenmekle işe başlamam gerekir.''

İmam Gazali'ye göre o dönemde İslamiyet'in birliğine kötü anlamda doğrudan etki edecek fikirler hızla yayılıyor, bir taraftan Yunan felsefesi ile İslam inancını yeniden yazmaya çalışan filozoflar, diğer yandan Kuran'ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere konu yapan Batıniler, İslam dinine ve Ehl-i sünnet itikadının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu.

Batınilik, Gazzali’nin döneminde ortaya çıkmış ve Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk bu görüşün üyeleri tarafından öldürülmüştür. Gazzali bu dönemde Ehl-i Sünnet dışı grupların görüşlerine karşı reddiyeler yazarak mücadele etmiş, Mu'tezile ve Batınilik'e karşı altı tane eser yazmıştır.

Felsefeye karşı verdiği mücadele ile İslam dünyasında felsefi düşüncenin gelişmesini önlediği düşünülmektedir. Yunan felsefesine karşı yazdığı reddiyeler sonucunda İbn-i Rüşd, İbn-i Tufeyl ve İbn-i Bacce gibi düşünürler felsefeyi ona karşı savunma ihtiyacı duydular. Gazzali felsefecilerle tartışmış, sert eleştirilerini reddiyeler şeklinde yazarak Aristoteles, İbni Sina ve Farabi’nin üzerine yöneltmiştir.

Gazzali'nin felsefeye yönelik olumsuz tutumuna karşın mantığın birçok yanını İslam din bilimlerine sokmada önemli katkısı olmuştur. Gazzali İslam inanç felsefesi olan Kelam'ın daha çok akaid kısmına önem vermiş ve akıl yerine sezgiyi ön planda tutmuştur. Mantık ve münazara ilkelerini kullanmıştır. Bunun yanında tasavvufa yönelerek akılın yerine mükaşefeyi koymuştur. Sûfizm ve Şeriat alanında büyük rol oynamış, Sufizm kavramını şeriat yasaları ile birleştirmiş, eserlerinde tasavvufu ilk olarak teorik anlamda açıklamıştır. Çalışmalarında Ehl-i Sünnet görüşünü benimsediği ve diğer görüşlere karşıt olduğu da söylenebilir.

Gazzali Ortaçağ Müslüman ve Hristiyan filozoflarını büyük ölçüde etkilemiş, çalışmaları İslam dünyasında Avrupalı bilginlerin dikkatini çeken ilk şey olmuştur. Aziz Thomas Aquinas bunlardan biridir. Gazzali'nin etkisi Aquinas’ın Hristiyan teolojisi ile ilgili çalışmalarıyla karşılaştırılsa da ikisi arasında metot ve inanç bakımından bazı büyük farklılıklar vardır. Gazzali Müslüman inancına sahip olmayan düşünürleri ve onların fikirlerini reddeder. Aquinas ise Yunan-Latin etkilerini çalışmalarında göstermiş ve bütün herkesi kucaklamıştır.

Gazzali’nin kitapları birçok Batı diline çevrilmiştir. Eyyühe'l Veled adlı kitabı UNESCO tarafından 1951 yılında Fransızca'ya, İngilizce'ye ve İspanyolca'ya tercüme edilmiştir.

Gazzali ve tasavvuf

Gazzali'nin doğduğu ve büyüdüğü yer olan Tus, o dönemde büyük bir tasavvuf merkezi olarak görülüyordu.

Gazzali'nin öğrencilik hayatında tasavvuf geri planda kaldı. Geçirmiş olduğu ruhsal bunalım sonrasında tasavvufa yöneldi. Hocası Ebu Ali Farmedi'den dersler alarak, tasavvuf konusunda icazet aldı. Gazzalî’ye göre tasavvuf, insanın manevi hastalıklarından kurtulmasında en önemli etkendir. Kimya-i Saadet adlı eserinde şöyle der;

''Beden kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin birçok askeri vardır. Kalb ahiret için yaratılmıştır. Allah’ı tanımak ise onun yarattıklarını bilmekten geçer. İnsanın bâtınında olan sıfatların genel hayvanlara, bazısı yırtıcı hayvanlara, bazısı şeytanlara ve meleklere ait olan sıfatlardır. İnsan bunların hangisinden olduğunun farkına varmalıdır. Çünkü insan bunları bilmezse doğru yolu bulamaz. Bu saydığımız sıfatların her birinin gıdası farklıdır. Hayvanın gıdası yemek, uyumak ve çiftleşmektir. Yırtıcı hayvanların gıdası mutluluğu da parçalamak, saldırmak ve öldürmektir. Şeytanların gıdası ise aldatmak, hile ve kötülük yapmaktır. Meleklerin gıdası ise Allah’ın cemalini müşahade etmektir. Hırs, hayvan ve yırtıcı hayvan sıfatları melekliğe çıkan yol değildir. Eğer sen aslında melek cevheri isen Allah’ı tanımaya uğraş ve kendini o cemali müşahade edecek hale getir. Kendini öfke ve şehvetin elinden kurtar ve bu hayvan sıfatlarının sende niçin yaratıldığını anlamaya çalış.''

Eserleri

Gazzali'nin, risale ve reddiyeleri ile birlikte 500'e yakın kitap yazdığı hakkında bilgiler vardır. Mısırlı bilim adamı Abdurrahman Bedevi yapmış olduğu araştırmalara göre, Gazzali'nin 457 adet kitap yazdığını belirtir. Ancak günümüze sadece 75 eser ulaşabilmiştir.

- İhya-u Ulumi'd-din - Gazzali'nin en çok bilinen ve en büyük eseridir. Bu kitapta fıkıh ve tasavvuf konuları ele alınmıştır. Dört kısımdan oluşur. Kitap yazılışından bu yana İslam dünyasında en çok okunan kitaplar arasındadır.

- El münkız mine'd Dalal - Bu kitabında, hakikate nasıl eriştiğini anlatmakta ve bazı fırkaları inceleyerek tenkit etmektedir.

- Makaasidü'l Felasife - Felsefeyi tenkit etmeden önceki incelemesidir.

- El Mustafa - Usul-i fıkıha ait konular içerir, 4 bölümden oluşmaktadır.

- Tehafütü'l Felasife - Aristo felsefesine tenkit amacıyla yazılmıştır.

- El İktisad fi'l İtikad - Kitap, itikad konuları içerir.

- Kimya-i Saadet - iman ve ahlaka ait konuları içerir. İhyau Ulumi’d Din kitabının kısa bir Farsça'ya çevrisi niteliğini taşır.

- El Kıstasü'l Müstakim ve Fedâih-ul-Bâtınîyye - Batıniler'e reddiye ve tenkit olarak yazılmıştır.

- Bidayetü'l Hidaye - Din ve ahlak bilgilerini öğreten bir kitaptır. Birinci kısmında zahiri ibadet ve ahlaktan ikinci kısmında kalbin itaat ve isyanı konusunu ele alır. Daha sonra göz, kulak, dil, cinsiyet uzuvları, eller ve ayakların güzel kullanılmasından söz eder. Son bölümünde kalbin iki yüzlülük ve ve kibir gibi kötülüklerden temizlenmesi konularını anlatır.

- Miyarül İlim

- Mihekkun Nazar

- Mişkatü’l Envar

- Tefsir u Yakuti’t Te’vil

- Cevahir’ül Kur’an

- El Basıt

- El Vasit

- Maksaadü’l–Esna fi Şerhi’l-Esmaü’l Hüsna

- Makaasıd Maznun’ü Bih la Gayri Ehlih

- El Veciz

- Mizanü’l Amel

- Faysal ül-tefrika beyne'l İslam ve’z-zendeka

- İlcam ül-avam an İlm-i Kelam

- El Mustazhiri

- Er-Redd ül-cemil Ala Sarih

- Kitab ül-erbain

- Minhac ül-abidin

- Eyyühe’l Veled

- Mükâşefetü'l-Kulûb

- Nasihatü’l Müluk

- Ed-Dürc

- Mafsalü’l Hilaf

- Hüccetü’l Hak

Gazzali'nin sözleri

- Eğer bir vaiz halkı ağlatmaya, yaka paça yırttırmaya çalışıyorsa, bilin ki o adam gafildir.

- Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.

- Okumak üç türlüdür: dilin okuması kıraat, aklın okuması tefekkür, kalbin okuması hayattır.

- Cahillerle tartışmaya girmeyin; ben hiç yenemedim.

- Layık olmadan devletin makamlarına atananlar, astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar.

- Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder.

- Ey nefsim, sonra tevbe ederim ve iyi şeyler yaparım, diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeyi bugün tevbe etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun.

- Belaya şükretmek lazımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka bela yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allah, senin iyiliğini senden iyi bilir.

- Sabır insana mahsustur. Hayvanlarda sabır yoktur. Meleklerin ise sabra ihtiyacı yoktur.

- Bir kimsenin, arkadaşlarıyla veya diğer insanlarla iyi geçinebilmesi için onlara külfet vermemesi, yük olmaması lazımdır. Mümkün olduğu kadar kendi işini kendi halletmelidir. Mecbur kalmadıkça, hiç kimseden mal, para, gibi şeyler istememelidir. Herhangi bir makama geçmek içinde başkalarından yardım istememelidir.

- Dargın ve küskün olanları barıştır ki yarın kıyamet gününde sevinenlerden olasın.

- İlim adamları olmasaydı, insanlar hayvanlar gibi olurdu. Çünkü alimlar insanları, öğretim vasıtasıyla barbarlıktan çıkarıp insanlık seviyesine yükseltirler.

- Allahü Teala'nın verdiği nimeti, onun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise küfran-ı nımettir (nimeti inkâr etmektir).

- Çok işte çırak olacağına, bir işte usta ol.

- Bil ki, kalble giybet etmek, dille etmek gibi haramdır. Bir kimsenin noksanını, kusurunu başkasına söylemek doğru olmadığı gibi, kendi kendine söylemek de caiz değildir.

- Ölüm Allah'ın sevgili kullarına, bir bardak tatlı soğuk suyu içmek kadar kolay gelir.

- Uzun mesafelere ulaşmak, yakın mesafeleri aşmakla mümkündür.

- Allah-u teâlânin, her yaptığımızı her düşündüğümüzü bildiğini unutmamalıyız. İnsanlar birbirinin dişini görür. Allahü teâlâ işe, hem dişini, hem içini görür. Bunu bilen bir kimsenin işleri ve düşünceleri edepli olur.

- İlmi ile amel etmeyen alım; başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir.

- Tamahkar, aç gözlü olma, kalbin katı ve kara olur. Çok mal artırmak için haşışlık yapma.

- Her hadışın hudûşu (sonradan var olanın var olması) için bir sebebe ihtiyaç vardır.

- Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: benim sermayem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elden kaçırmamak bunu saadete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün âzâlarını haramdan koru.

- O halde evrenin de var olması için bir sebebe ihtiyaç vardır. O sebep de tanrı'dır.

- Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün! Eğer o sözü söylemediğin zaman mesul olacaksan şöyle. Yoksa sus.

- Ne kadar kibirli dursa da bardağın önünde eğilir çaydanlık. Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir, bu gurur niçin?

- Şüphe duymayan hakikati bulamaz.

- Çocuktaki utanma hali ondaki akıl nurunun alametidir.

- Bedenine değil kendine değer ver, ve gönlünü olgunlaştır ! Çünkü kişi; bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır.
 
Geri
Üst