21.12.2019 Tarihte Bugün- 21 Aralık;

Emrah Burulday

Administrator
Yönetici
Katılım
3 Ağu 2019
Mesajlar
429
Tepkime puanı
141
Puanları
43
21.12.2019 Tarihte Bugün- 21 Aralık;

M.Ö21 Aralık Nardugan Bayramı,Türklerin Yeniden Doğuş bayramıdır(yıl döngüsü). Ayaz Ata , Noel Babadan Çok daha önce vardı Ve Türklerin Mitolojik kahramanıydı Sayfanın en altına Detaylı açıklama Bulabilirsiniz...
1898Pierre Curie ve Marie Curie radyoaktif radyum elementini keşfettiler.
1918Osmanlı padişahı Vahdettin, Meclis-i Mebusan'ı feshetti.
1925Sovyet sinema yönetmeni Sergey Ayzenştayn'ın Potemkin Zırhlısı adlı filmi gösterime girdi.
1937İlk uzun, sesli ve renkli çizgi film olan ve Walt Disney'in yapımcılığındaki Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerin galası yapıldı.
1948İrlanda bağımsızlığını ilan etti.
1953Türk-Fransız Ticaret Antlaşması imzalandı; anlaşma hükümlerine göre Fransa, Türkiye'ye 100 milyon lira tutarında kredi açacak.
1958De Gaulle, Fransa'da 5. Cumhuriyetin başkanı seçildi.
1959İlk İlhan İskender Tiyatro Armağanı'nı Nedret Güvenç ve Ulvi Uraz aldı.
1959Kim dergisi bir ay süreyle kapatıldı. Kim'in sahibi ve yazı işleri müdürü Şahap Balcıoğlu'na 16 ay hapis cezası verildi.
1961Londra'dan Tel Aviv'e giden İngiliz Havayolları British Airways'a ait yolcu uçağı, Esenboğa Havaalanı'ndan ayrılışından bir dakika sonra düşerek parçalandı: 26 ölü, 8 yaralı.
1963Kıbrıs ta 21 Aralık Olayları Kanlı Noel.Kıbrıs Katliamı.
1964İngiliz parlamentosu cinayet suçu için verilen ölüm cezasını kaldırdı.
1968Apollo 8 ay yörüngesindeki görevleri için fırlatıldı.
1969Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar istifa etti, yerine Şaban Yıldız seçildi.
1971TL'nin değeri yeniden belirlendi: 1 dolar = 14 lira.
1971Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine Avusturyalı diplomat Kurt Waldheim seçildi.
1972Doğu Berlin'de iki Almanya arasında Temel Anlaşma imzalandı.
1973İstanbul'da Hacı Bekir'in Kadıköy, Karaköy, Beyoğlu ve Eminönü işyerlerinde grev başladı.
1978Kahramanmaraş'ta sağcılar iki sol görüşlü öğretmeni öldürdü.
1979Sovyetler Birliği, Afganistan'ı işgal etti.
1985Konya Genelevi'nde çalışan kadınlar kendilerini teşhir etmeleri yasaklanınca greve gittiler.
1986Şanghay'da toplanan 50 bin öğrenci demokrasi istedi.
1987İkinci Turgut Özal hükümeti kuruldu. Özal hükümeti Cumhuriyet döneminin 46. hükümeti.
1988Pan American World Airways'a ait Boeing 747 tipi yolcu uçağı, Londra-New York seferini yaparken, İskoçya'nın Lockerbie kasabası üzerinde infilak etti: 21 ülkeden 270 kişi öldü (yerde bulunan 11 kişi dahil).
1989ABD, Panama'yı işgal etti.
1990Lice Kaymakamlığına baskıları şikayet etmek için giden köylülere ateş açıldı, 1 kadın ve 1 çocuk öldü.
1991Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Moldova, Azerbaycan, Ermenistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan liderleri, bir araya gelerek Sovyetler Birliği'ne son verdiler ve Bağımsız Devletler Topluluğu'nu (BDT) (Commonwealth of Independent States) kurduklarını açıkladılar.
1995Beytüllahim şehrinin kontrolü İsrail'den Filistin'e geçti.
1999Hakkında iki gıyabi tutuklama kararı bulunan Şişli eski belediye başkanı Gülay Aslıtürk Londra'da yakalandı.
2005İngiltere'de aynı cinsler arasında evlilik yasallaştı. Elton John ve hayat arkadaşı David Furnish bu yasadan ilk yararlanan çift oldu.
2012Mayalar'a göre Dünya'nın sonu.

Bugün Doğanlar (21 Aralık);
1773Robert Brown, İskoç botanikçi (ö. 1858)
1840Namık Kemal, Türk şair (ö. 1888)
1879Joseph Stalin, Sovyet Lider (ö. 1953)
1896Konstantin Rokosovski, Sovyet asker ve devlet adamı (ö. 1968)
1917Heinrich Böll, Alman yazar (ö. 1985)
1937Jane Fonda, ABD'li aktris
1940Frank Zappa, ABD'li müzisyen (ö. 1993)
1947Paco de Lucia, İspanyol müzisyen
1948Samuel L. Jackson, ABD'li aktör
1966Kiefer Sutherland, ABD'li aktör
1969Julie Delpy, Fransız oyuncu ve müzisyen
1976Mark Dickel, Yeni Zelandalı basketbolcu.
1984Jackson Rathbone, ABD'li aktör

Bugün Ölenler (21 Aralık);
1375Giovanni Boccaccio, İtalyan yazar ve şair (d. 1313)
1603III. Mehmet, Osmanlı padişahı (d. 1566)
1824James Parkinson, İngiliz hekim, jeolog, paleontolog, ve politik eylemci (d. 1755)
1863Giuseppe Gioacchino Belli, Romalı Şair (d. 1791)
1882Francesco Hayez, İtalyan ressam (d. 1791)
1935Kurt Tucholsky, Alman gazeteci ve yazar (d. 1890)
1940F. Scott Fitzgerald, İrlanda asıllı ABD'li yazar (d. 1896)
1943Mahmut Esat Bozkurt, akademisyen, devlet adamı (d. 1892)
1945George S. Patton, II. Dünya Savaşı'nda ABD ordusu generali (d. 1885)
1991Abdullah Baştürk, DİSK Genel Başkanı (d. 1929)
2006Saparmurat Türkmenbaşı, Türkmenistan devlet başakanı (d. 1940)

151453631945167-847x448.pngAyaz Ata öyküsü bizlere eski folklorumuzdan gelmektedir. Ayaz Ata hakkında nice hikayeler ve masallar anlatılmıştır. Onu ilk önce soğuktan çıkmış bir ruh olarak tanımlamışlardır. Bu anlatımlarla 19 asrın sonlarında iyi niyetli, yardımsever, Ayaz Ata kimliği ortaya çıkar. İlk önce ona “Kutsal Baba”, “Çam Baba”, daha sonra “Ayaz Ata” demişlerdir.

Hikayelere göre ona iyiliklerinde yardım ve eşlik eden kızı, bazı hikayelere göre de torunu olmuştur. Ona da “Ayaz Kız” yada “Kar Kızı” ismini vermişlerdir.

Ayaz Ata tüm ihtiyacı olan insanlara gizli yardım ederek onları mutlu etmiştir. Yaptıkları iyilikler hep gizemli kalmıştır. Ayaz Ata Özbekçe: “Ayoz Bobo” veya “Ayaz Ota”, Kırgızca: “Ayaz Ata””, Kazakça: “Ayaz Ata” denilip Türk, Altay ve Orta Asya mitolojilerinde, özellikle Kazaklarda ve Kırgızlarda Soğuk Tanrısı olarak tanınır. Ayaz Ata, “Ayas Han” olarak da bilinir ve ay ışığından yaratılmıştır da denilmektedir. Burada adı “Ak Ayas” olarak da geçer. Bu hikâyeye göre Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan soğuk hava üfler. Böylece kış gelir. Ayaz, tüm Türk halklarında yakıcı soğuk anlamına gelir. Ay’ın gökte rahatlıkla görüldüğü açık havalarda meydana geldiği için Ay Tanrısı’nın (veya ona bağlı Ayas Han’ın) gönderdiği düşünülür.
ayaz-ata.jpg
Ayaz Ata bazı kültürlerde kışın soğukta ortaya çıkan ve kimsesizlere, açlara yardım eden bir evliyadır.

Kimi görüşlere göre “Ayas Han” ile aynı kişidir. Kazaklarda kışın karşılanması ile ilgili olarak “Soğumbası” isimli bir eğlence bulunmaktadır. İlk karın yağması ve ilk soğuğun vurması ile kutlanan bayramdır. Bu bayramla bir ilgisi olması muhtemeldir.

Bazı Kazak araştırmacılara göre de Ayaz Ata Noel Baba’dan esinlendiği düşünülür.

Özbekçede “Şahta” sözcüğünün “Ocak” anlamına gelmesi ise kelimenin anlamı açısından dikkat çekicidir. Azerbaycan Türkleri’nde de “Şahta Baba” olarak geçer. Başkurt dilinde, Ayaz Ata, “Kış Babay” (“Kış Babası”) olarak yer alır. Torunu ise “Karhılıu” (“Kar Güzeli”) adıyla anılır. Tatar kültüründe “Kış Babay”, (“Kış Babası”), torunu ise “Kar Kızı” (“Кar Kızı”) olarak bilinir.

Araştırma Yazısı:
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz, yeni yıl kutlamalarını batı, doğu toplumları ve Türkler'de din üzerinden değil, inanç kültürü üzerinden açıklamak gerektiğini belirtti.

Yılmaz, "Türkler, milattan önceki yüzyıllarda bile yıl döngüsü olarak kabul edilen 21 Aralık gününü törenlerle kutlamıştır. Türk kültüründeki Ayaz Ata geleneği, Hristiyanlık'taki Noel Baba veya Ruslardaki Ded Maroz mitolojisiyle alakalı değil, tam tersi onlardan çok eskiye dayanan mitolojik bir gelenektir." dedi.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi, Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı (RUSEN) Prof. Dr. Salih Yılmaz, Türklerin yılbaşını kutlamasına, eski Türklerde bu kutlamaların nasıl olduğuna, kutlamaların sadece Hristiyanlık'ta mı olduğuna ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Yılmaz'a sorulan sorular ve verdiği cevaplar şöyle:

Türkler'de "yıl döngüsü" olarak da nitelendirilen Nardugan Bayramı nedir?

Doğu toplumlarında önemli kutlamalardan birisi de karanlık ve aydınlığın 3 günlük savaşı olarak kabul edilen 22 Aralık günü gün ışığı başlayan, 24 Aralık akşamına kadar süren yıl döngüsü kutlamasıdır. Bu kutlamaya göre en uzun gece sona erip günler uzayacak ve Güneş daha fazla görünecektir. Güneş'in daha fazla görünmesi ise tanrının insanlara hediyesidir. Aslında bu olay bilimsel bir gerçeklikken insanoğlu tarihten beri bugünü, geleneksel bir törene dönüştürmüştür. Bu törenler toplumlar arasında farklı biçimde uygulanmıştır. Örneğin, bugünü ilk kutlayanlardan birisi de Türklerdir.

Türkler eskiden beri 22 Aralık'ta gündüzün geceyi yenmesini bir zafer olarak nitelendirmekte ve bu zaferi akçam ağacı altında kutlamaktadırlar. Türklere göre güneşin doğuşu, yeni yıl döngüsü olarak kabul edilmiştir. Türkler, Güneş'e mitolojide 'Nar' ismini vermişlerdir. Türk atasözlerindeki 'Nar gibi yanıyor', 'Nar gibi kızardı' sözleri aslında 'Güneş gibi yanıyor veya kızardı' anlamındadır. Nardugan Bayramı olarak nitelendirilen bugün aslında Güneş'in doğuşu bayramıdır. Nardugan/Nartugan/Nardogan kelimeleri farklı Türk topluluklarındaki adlandırmalardır.

Türkler bu seremoni için özel bir hazırlık yapar mıydı?

Evet. Türkler, 22 Aralık öncesinde bu bayrama hazırlanmak için evlerini ve yaşadıkları yerleri temizlerler, yeni ve temiz elbiseler giyerlerdi. Türkler'de bugün Tanrı Ülgen'e sunulmak üzere hediye hazırlanır ve en yüksek tepede akçam ağacı altında dualar ederek hediyelerini buraya bırakırlardı. Bu olay gerçekleşirken bölgenin en bilge ve yaşlı kişisi en görkemli elbiselerini giyerek bu törene liderlik ederdi.

Bu bilge kişi, Türk toplumlarının çoğunda farklı adlarla anılmıştır. Fakat genel kanaat Ayaz Ata isminin verildiğidir. Hatta Ayaz Ata'nın yaşlı olmasından dolayı ona yardımcı olarak torunu yaşında bir kızın yardımcı olduğudur. Ritüellerde bu kız gerçekten kızı veya torunu olabileceği gibi kızı/torunu yok ise torunu yaşında birisinin yardımcı olarak görevlendirilmesidir. Bu törende kadınlar önceden bezler hazırlayarak tören sırasında akçam ağacına bağlarlardı. Bu bezler veya ipler genelde koyun/keçi yününden yapılırdı. Bu bezlerde motif olarak da hayat ağacı işlenirdi. Türklerdeki bu gelenek, İslamiyet'in kabulünden sonra evliyalar veya önemli insanların mezarlarına veya bu mezarların yakınındaki ağaçlara bezler bağlanması şeklinde devam etmiştir.

Anadolu'da Khal Kagan kutlaması ile Noel kutlamaları çok benzer formlar taşıyor. Noel, Anadolu kültüründen mi geliyor?

Anadolu'da Sivas, Tunceli, Erzincan, Bingöl ve Muş'ta yeni yılın karşılanması olarak "Khal Kagan" kutlamalar yapılmaktadır. Bu kutlama her yıl aralık ayının son haftası Khal Khelk adı verilen ak saçlı, ak sakallı, yaşlı bir adamın, köy çocukları ile beraber kapı kapı dolaşarak hediyeler toplaması ile başlamaktadır. Hristiyan dünyasındaki Noel baba ile benzer bir durum söz konusu olsa da Hristiyanlık'taki Noel Baba figürü, yakın tarihte ortaya çıkmıştır.

"Türk kültürünün Rusları etkiledi"
Yörükler'deki Sayacı geleneğinin Ayaz Ata ile bağlantısı var mı?

Yine Yörük Türklerinde Saya geleneği vardır. Saya gezmesi genellikle koç katımından sonraki 100. günde olur. Bu da zemheri ayının ortalarına rastlamaktadır. Miladi takvime göre zemheri (erbain), 40 günlük bir süreç içerisinde gerçekleşmektedir. Bu sürecin 21 Aralık'ta başlayıp 31 Ocak itibarıyla sona erdiği varsayılmaktadır. 1 Şubat itibarıyla eskilerin deyimi ile zemheri ya da erbain dönemi son bulmaktadır.

Bu geleneğe göre köy gençleri bir araya toplanır, içlerinden seçtikleri üç genci, çoban, yüzü kara boyalı genç ve gelin kılığına sokarlar. Çoban kıyafetindeki gence keçeden yapılma aba veya kürk giydirilir, takma sakal, bıyık takılır ve belindeki kuşağa çan ve zil bağlanarak eline de uzunca bir değnek verilirdi. Gelin kılığına sokulan gencin başına yazmadan bir örtü ile uzun kollu entari giydirilirdi. Ayrıca gençlerden birkaçına da toplanacak yağ, bulgur vesaire koymak için heybe, torba ve helke verilirdi. Akşamdan sonra köyün bir ucundan başlanarak evler tek tek dolaşılır. Dolaşma esnasında hep bir ağızdan türküler söylenirdi. Türkler'de Sayacı geleneği aslında yıl döngüsünün kutlanmasıdır. Burada kural ise bölgede ilk koyunun doğurmasıyla bu döngünün başladığına inanılmasıdır.

Ayaz Ata kültürünün Ruslar'dan Türklere geçtiği iddialarının gerçeklik payı var mı?

Türk mitolojisinde Ayaz Ata isminde bir figür olup olmadığına dair tartışmalar vardır. Bu mitolojik inancın özellikle Hunlar ve öncesinde Gök Tanrı inancı ile alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Türkler'de günümüzde özellikle Orta Asya'da ve Sibirya'daki Türk topluluklarında Ayaz Ata ve Kar Kız/Ayaz Kız kültürü vardır. Bazı uzmanlar bu kültürün Rus kültüründen geçtiğini iddia ediyorlarsa da tam tersi Türk kültürünün Rusları etkilediğini söyleyebiliriz.

Ayaz Ata adının Rusça'daki Ded Maroz (Ayaz/Soğuk Dede/Ata) ile Sneguroçka (Kar Kız) sözcüklerinin çevirisi olması araştırmacıları yanıltmaktadır. Rusya'da özellikle Sovyetler Birliği döneminde Ded Maroz geleneğinin yaygınlaşmasıyla bu kültürün Sovyetler sebebiyle Türkler'e geçtiğine dair yanlış bir algı vardır. Türkler'de kış dönümü Hunlar döneminde kutlanan bir gelenektir. Türk mitolojisinde hayat ağacının kutsallığı, Gök Tanrı'nın en yüksek tepede yaşadığına inanılması ve özel günlerde hediyeler sunulması bir gelenektir.

Ruslarda Ded Maroz kutlaması Stalin'in yakın arkadaşı Pavel Postyshev tarafından ortaya atılmıştır. Pravda gazetesinin 1935 yılındaki bir baskısında ilk defa Ded Maroz'dan bahsedilmiştir. Pavel Postyshev, Ded Maroz'u kurgularken Türklerin o tarihlerde zaten kutladığı Ayaz Ata'dan faydalanmıştır. Hatta ilk kurgulanan Ded Maroz'a da Türkçe Ayaz Pavloviç Atayev ismi verilmiştir. Ded Maroz'a eşlik etmesi için de Akşeker ya da Karkızı figürü Türk mitolojisinden faydalanılarak kurgulanmıştır.

Ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un "Gün Olur Asra Bedel" adlı romanında Ayaz Ata geleneği Türklerin mitolojik kahramanı olarak işlenmektedir. Rusların Ded Maroz'u kurgularken Türk mitolojisindeki Nardugan Bayramı'nı örnek alması, sanki bu geleneğin Ruslardan Türklere geçtiği gibi algılansa da, tam tersi bir durum söz konusudur.

Ayaz Ata geleneği, Türklerde özellikle Sibirya ve Altay Dağları çevresinde yaşayan Türkler'de yaygın olarak kutlanmıştır. Kuzey Türkleri özellikle Şaman/Kamları kullanarak kış dönümünü kutlamışlardır. Türkler'de Şamanlar en bilge ve tanrıya ulaşılması için başvurulan bir varlık olarak görüldüğünden Ayaz Ata olarak görev de onlara verilmiştir. Ayaz Ata geleneği, genelde Kuzey Türkleri için vardır. Güney Türkleri olarak kabul edilen Oğuzlar'da bu gelenek, daha çok Nevruz olarak kutlanmıştır.

Yakın dönemde özellikle Kazakistan'da Ayaz Ata geleneği oldukça yaygınlaşmıştır. Kazak şairi Abay Kunanbayev'in Ayaz Ata'yı tanımladığı şiiri şöyledir:

"Ak giyimli gövdeli, aksakallı/Kör ve sağır tanımaz diri canlı/Üstü başı ak kır, rengi soğuk/Bastığı yeri gıcırdatıp, gelip kaldı./Nefesi tipi, ayazla kar/İhtiyar baba: Kış, gelip hüzün saldı./Uçmaz külahını ok gibi dimdik yapıp/Ayazla kızarıp parladı./Bulut gibi kaşları kapamış iki gözün/Başını silkse kar yağdırıp seni zorladı."

"Bu gelenek, Ruslardan da, Hristiyanlardan da eskiye dayanmaktadır"
İslamiyete geçiş sonrası bu gelenekler nasıl bir forma büründü?

Kuzey Türkleri, İslamiyeti kabul ettikten sonra Ayaz Ata da kimsesizlere, yolda kalanlara, zorda kalanlara yardım eden evliya rolüne bürünmüştür. İslam inanç kültüründeki 'Hızır' kimliğini, İslam öncesi Türklerde Ayaz Ata üstlenmiştir. Kazak Türklerinde kışın karşılanması Soğumbası adlı törenle kutlanmaktadır. Eski Türk mitolojisinde yel (rüzgar), evreni döndüren, şekillendiren bir güçtür. Ayaz aslında yel sayesinde oluşur. Efsaneye göre, Ülker burcunun altı yıldızı, göğün altı deliğidir. Bu deliklerden yeryüzüne soğuk hava üfler ve kış oluşur. Ayaz Ata ise bu soğukta darda kalanlara ve ihtiyaç sahiplerine yardım eden bir kişidir. Eski Türkler ilk zamanlarda Ayaz Ata kültürünü Yel Ana olarak da tanımlamışlardır. Yel Ana kültürü zamanla Yel Ata olmuştur.

Türkler, Yel Ata kültürünü zamanla Ayaz Ata olarak adlandırmaya başlamışlardır. Türk topluluklarında Kutsal Baba, Çam Baba olarak da anılan Ayaz Ata kültürüne zamanla ona iyiliklerinde yardım ve eşlik eden kızı, bazı hikayelere göre de torunu eklenmiştir. Ayaz Ata, Özbekçe Ayoz Bobo veya Ayaz Ota, Kırgızca Ayaz Ata, Kazakça Ayaz Ata olarak nitelendirilmektedir. Bazı Türkler ise Ak Ayas olarak isimlendirmektedir. Başkurt lehçesinde Ayaz Ata, Kış Babası olarak yer alır. Torunu ise Kar Güzeli adıyla anılır. Tatar kültüründe ise Qış Babay (Kış Babası), torunu ise Kar Kızı olarak tanımlanmaktadır.

Sonuç itibarıyla Türklerde 21 Aralık günü veya ilk karın düştüğü gün kutlanan kış döngüsü, Hristiyanlık ve İslamiyet'in inanç sisteminde kendisine yer bulmakta zorlanmıştır. Hristiyanların bir kısmı Hazreti İsa'nın doğumunu 25 Aralık'ta kutlamaktadır. Fener Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Rus Kilisesi İsa'nın doğumunu 6 Ocak'ta kutlamaktadır. Bu haliyle Türklerin geleneksel akçam ağacı kutlamaları veya Ayaz Ata kültürü, diğer semavi dinlerin inanç sistemi içerisinde kendisine yer bulamamıştır. Türk kültüründeki Ayaz Ata veya Nardugan Bayramı, ya Hristiyanlıkla veya Rus gelenekleriyle özdeşleştirerek sanki Türklere ait değilmiş gibi sunuluyorsa da Türklerdeki bu gelenek, Ruslardan da, Hristiyanlardan da eskiye dayanmaktadır.

Nardugan, Türklerde yeni yıl bayramıdır. Ayaz Ata ise bu bayramın simgesidir. Ayaz Ata, her yıl 22 Aralık'tan sonra gelen ilk dolunayda ortaya çıkar ve 1 Şubat'a kadar kutlamalar devam eder. Kuzey Türklerinde 21 Aralık'an sonra ilk dolunayın çıktığı ilk gün, yeni yılın ilk günüdür. Akçam ağacı ise tanrı ile kurulan bağlantının simgesidir. Türklerin işlediği halı, kilim ve diğer motiflerde hem akçam ağacı hem de Ayaz Ata motifleri bulunmaktadır.

Yılbaşı kutlamak her yıl olduğu gibi bu yıl da tartışmalara konu oluyor. Yılbaşı kutlamak Hristiyan geleneği midir?

Güney Türkleri/Oğuzlar, yeni yıla Nevruz ile başlamaktadırlar. Hem Kuzey Türkleri hem de Güney Türkleri, yeni yılda kutlama yapmışlardır. Kış dönümü ve bahar dönümü olarak adlandırılan bu bayramların yaşadıkları coğrafyaya göre farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Günümüzde İslam kültürüyle yetişenler için yılbaşı kutlaması, Hristiyanlık geleneği olarak görülmektedir. Fakat Türklerde hayat ağacı kültürünün yaygın olarak kullanıldığını düşündüğümüzde, Türklerin yeni yıl kutlamalarının Hristiyanlıktan çok daha eskiye dayandığını söyleyebiliriz.

Türk kültüründeki Ayaz Ata geleneği, Hristiyanlık'taki Noel Baba veya Ruslar'daki Ded Maroz mitolojisiyle alakalı değil, tam tersi onlardan çok eskiye dayanan mitolojik bir gelenektir. Ayaz Ata, Ayaz Han olarak da bilinen bu soğuk beyi Ruslar'daki gibi kötülüğü temsil etmemektedir. Rus mitolojisinde Ded Maroz, soğuk getiren bir kötü ruhtur. Fakat Türklerdeki Ayaz Ata, soğukların bitmesine neden olan iyi bir ruhtur. Türklerde Ayaz Ata'nın bindiği kızaktaki altı ayak ise Ülker burcunun altı yıldızı ve göğün altı deliğini temsil etmektedir. Ayaz Ata, Türklerde Ay Tanrısı ile iletişim kurarak soğukların bitmesi için aracılık etmektedir. Ay Tanrısı'nın, soğuk havaya karşı Türkleri koruması için Ayaz Han'ı gönderdiğine inanılır.


Fotoğraf-Nezaket-Derneği-Curie-Joliot-Curie.jpgPierre Curie ve Marie Curie; 7 Kasım 1867 Polonya’da doğduğunda Maria Salomea Sklodowska adını alan fakat dünyaca Marie Curie ismiyle tanınan fizik ve kimya biliminin mucize kadınına biraz daha yakından bakalım mı? Belki haberdarsınız mucizelerinden fakat belki de bu yazıyı gözlerinizle takip ederken, geçmiş zamandan soluksuz haber alırsınız. Bir nevi zaman makinesi olurum belki sizin için… Başlayalım mı?

Marie Curie’nin babası lisede fizik ve matematik öğretmenliği yaparken, annesi yatılı kız yurdu müdürüydü. Ülkedeki eğitim sistemine göre kadınlar üniversiteye gidemiyor ya da teknik eğitim alamıyorlardı. Bunun için yurt dışına çıkmaları gerekmekteydi. Marie ve kız kardeşi Bronya çalışarak para biriktirdiler. Bronya yurt dışına çıkıp tıp eğitimi almaya başlarken, Marie de eğitimini tamamlayabilmesi için parasal desteğini sürdürdü. Bronya eğitimini tamamladıktan sonra Marie’ye fizik ve matematik eğitimi alması için destek olma sırası kendisine gelmiştir. 1893 yılında girdiği fizik bilimleri lisans eğitimini tamamlayarak diplomasını almış, sonrasında 1894 yılında matematik diplomasını almıştır. Bir sonraki hedefi olarak belirlediği öğretmenlik diplomasını 1896 yılında alır.

1894 yılında iki bilim insanı ile ortak çalışma sonucunda piezoelektriği keşfeden, Endüstriyel Fizik Kimya Okulu laboratuvarına başkanlık yapan Pierre Curie ile tanışmışlar ve 1895 yılında evlenmişlerdir. Marie’nin isminin arkasına Curie soyadı böylece gelmiştir.Henri Becquerel’in X ışınlarıyla ilgili çalışması için uranyum tuzu kullanmıştır. Elindeki nesneyi ışık geçirmeyecek şekilde sarmış, üzerine uranyum tuzunu koyarak ışıkla uyarılması için güneşe bırakmıştır. Belli bir zaman sonra baktığında ışık alması imkansız nesnenin kararmış olduğunu görür. Uranyum tuzu kağıdı geçebilecek bir ışın yaymıştır. Tekrar deneyi denemek istese de hava muhalefeti buna izin vermez ve günlerce siyah folyoya sarılmış film üstünde uranyum tuzu konmuş şekilde beklemiştir. Bekleyen filmi banyo eden ve uranyumun güneş ışığına ya da herhangi bir ışığa maruz kalmadığı halde iz bıraktığınla karşılaşan Becquerel, bunu görünmez bir ışın olarak tanımladı. 1886 yılında okuduğu bir makaleyle Becquerel deneyini duyurmuş ve Becquerel ışınları olarak adlandırılmıştır. Nükleer fiziğe merhaba diyebiliriz…


Ve başlayalım Marie devreye girer… Işınlar üzerinde detaylı araştırmalara, uranyumda bulundan ışığın başka elementlerde bulunup bulunmadığını incelemeye başlar. Ve Toryum’unda bu ışınların yayıldığını keşfeder. Ve bu noktadan sonra eşi Pierre Curie’de Marie’ye yardım etmeye başlar. Uranyum filizini süzmeye çalışmaya başlayan ikili öncelikle az miktarda Bizmut buldu. Süzme işlemine devam ettiler ve 1889 yılında Uranyumun radyoaktif bozulmasından ortaya çıkan ve ismini Marie’nin vatanı olan Polonya’dan esinlenerek koydukları Polonyum elementini bulduklarını duyurdular. Fakat Polonyum elementinin çıkarılmasından sonraki posa daha güçlüydü. Bu noktadan sonra süzme ve arındırma işine devam ettiklerinde aynı yıl Radyum elementini bulduklarını duyururlar. Daha sonra ışınları da radyoaktivite ışınları olarak adlandırırlar. Bu konuda yapmış olduğu çalışmalar ve buluşları nedeniyle radyoaktivite birimine Curie denilmektedir. Radyoloji bilimine merhaba diyebiliriz..
marie_and_pierre_curie_lab.jpg
Kendi ülkesindeki kadınlara üniversite ve teknik eğitim hakkı verilmeyen ülkesinden eğitim için çıkan bu kadının başarılarına keşiflerine dikkat kesiliniz.. Sonrası mı? Şöyle..

Kızlar okulunda fizik öğretmenliği yapan Marie, 1903 yılında Avrupa’da bilim doktorasını vermiştir ve doktora unvanını alan ilk kadındır.

1903 yılında Marie Curie radyoaktivite konusunda yapmış olduğu çalışmaları nedeniyle Pierre Curie ve Henri Becquerel ile Fizik dalında Nobel ödülünü paylaşmıştır. 95426-004-9FB13B01.jpgTarihte bu ödülü alan ilk kadındır.1904 yılında Pierre Curie’nin Sorbonne’da öğretmenlik yaptığı ve yönettiği laboratuvara asistan olarak atanmıştır. 1906 yılında eşi Pierre Curie at arabasının çarpması sonucu vefat etmiştir. 1906 yılında eşinin yerine geçerek Sorbonne’de öğretmenlik yapan ilk kadın olmuştur. 1908 yılında gelindiğine aynı üniversitede profesörlük unvanını almıştır ve bu unvanı alan ilk kadın olmuştur. 1910 yılında radyoaktivite ile ilgili temel tezi yayımlanmıştır.1911 yılında radyoaktivite çalışmaları, saf radyum izolasyonu, Polonyum ve Radyum elementlerinin bulunmasıyla Kimya dalında Nobel ödülüne layık görülmüştür. Günümüzde iki Nobel ödülüne sahip tek kadındır. Yine aynı sene Belçika’da gerçekleşen Dünya’nın en saygın fizikçi ve kimyacılarının bir araya geldiği Solvay Konferansına katılan ilk kadın olmuştur.
1914 yılına geldiğimizde Dünya savaşı karşılar birçok toplumu.. Marie Curie cephedeki cerrahlara yardım etmek için bilimi kullanır. X ışını teknolojisini geliştirerek, makineleri Reanult Otomobilini seyyar bir radyolojik üniteye dönüştürür. Daha sonra bu araçlar “Petites Curies” adıyla anılırlar. Savaş ortamında nasıl kullanılacağı ile ilgili eğitimler verir. Böylece Cephedeki doktorlar mermi şarapnel yerlerini ve farklı sorunları daha kolay görebildiler. Sayısız askerin bu teknolojiden yararlanmıştır. Günümüzde de hala yararlanmaktayız.
1920 yıllarında Radyum Enstitüsü’nün kurulmasında önemli rol alır. Birçok ülkede ders verdi. 1934 yılında yüksek radyasyona bağlı lösemi nedeniyle hayatını kaybeder. Bedenen yeryüzünden ayrılan Marie aramızda ışık saçmaya devam etmektedir. Nasıl mı?

Marie Curie günümüze nükleer fizik temellerini atan keşiflerinden, Radyoloji bilimine kadar birçok miras bırakmıştır. Bir de çalışmalarını içeren defterlerini… Defterleri 135723-004-1CF49421.jpg
halen o kadar yüksek radyoaktiviteye sahiptir ki kurşun kaplı bölmelerde saklanmaktadır ve korumasız incelenememektedir. Bu defterlerin 3511 yılına kadar radyoaktif olacağı tahmin edilmektedir. Marie Curie’nin defterleri şu an bizim için, geceleri ışık saçan radyoaktif maddeleri kendisinin anlatımıyla:‘‘Ürkek bir perinin ışığı gibi..’’


apollo-8.jpg
İnsanoğlunun ilk kez Ay yörüngesinde tur atmasının üzerinden bir yıl daha geçti.

21 Aralık 1968 tarihinde 3 insan, Ay yörüngesinde tur atmak için Dünya’dan ayrıldı. Apollo 8 görevi, NASA’nın Ay projesinin ikinci ve belki de en önemli ayağıydı.

Komutan Frank Borman, Kumanda Modülü Pilotu James Lovell ve Ay Modülü Pilotu William Anders, 21 Aralık’ta Dünya’da ayrılıp 24 Aralık’ta Ay yörüngesine başarıyla giriş yapmıştı. İlk defa Dünya’nın Ay üzerinden görünümüne şahit olmuş bu 3 kişi, insanlık tarihine de isimlerini altın harflerle yazdırmıştı.


Bugün Apollo 8 macerasının 45. yıl dönümü. Mürettebat Ay etrafında 20 saat içerisinde 10 tam tur attı. Toplamda 6 gün süren serüvenlerinin ardından, Dünya’ya başarılı bir şekilde geri dönmüşlerdi.

dunya-ay.jpg
Ay yüzeyinden Dünya’nın doğuşunun çekilen ilk görüntüsü.
Apollo 8’i bu kadar önemli kılan ise sonraki görevler için altyapı çalışması sağlamasıydı. Ay yüzeyinin yakından gözlemleyen mürettebat ve NASA ekibi, Apollo 11 görevi sırasında iniş yapılacak en uygun yeri bu sayede bulmuştu.

Saturn V roketi ile başlayan yolculuk canlı olarak tüm dünya televizyonlarıyla paylaşılmıştı:

 
Son düzenleme:
Geri
Üst