27.04.2020 Tarihte Bugün- 27 Nisan;

Katılım
29 Eki 2019
Mesajlar
83
Tepkime puanı
40
Puanları
18
27.04.2020 Tarihte Bugün- 27 Nisan;
1749Handel'in Ateş Oyunları Müziği ilk kez Londra Green Park'ta seslendirildi.
1810Beethoven, ünlü eseri Für Elise'yi besteledi.
1865Sultana isimli ve 2,300 yolcu taşıyan buharlı gemi Mississippi Nehrinde infilak ederek battı: 1.700 kişi öldü.
19081908 Yaz Olimpiyatları Londra'da başladı.
1909II. Abdülhamid tahttan indirildi; yerine V. Mehmed tahta geçti.
1927Türkiye'de ilk radyo yayını başladı. Türk Telsiz Telefon A.Ş. adıyla çalışmalarına başlayan özel kuruluş, yayınlarını 1938'de devlet radyosu kurulana kadar sürdürdü.
1937Adolf Hitler'in İspanya'da ayaklanan Falanjist güçlerin lideri Francisco Franco'ya gönderdiği uçaklar, Guernica'yı bombaladı.
1938Türkiye ile Yunanistan arasında dostluk antlaşması imzalandı.
1940Köy Enstitüleri'nin kuruluşuna ilişkin kanun kabul edildi. Köylünün eğitilmesini, kalkınmasını ve toprağa bağlanmasını amaçlayan Köy Enstitüleri, 1946'dan sonra klasik öğretmen okullarına dönüştürüldü.
1941II. Dünya Savaşı: Alman birlikleri Atina'ya girdi.
1960Togo, Fransa'dan bağımsızlığını kazandı.
1961Sierra Leone, İngiltere'den bağımsızlığını kazandı.
1965ABD'nin Vietnam Savaşı'na giderek artan şekilde katılması Fransa'da Paris sokaklarında protesto edildi.
1978Afganistan Devlet Başkanı Muhammed Davut ve hükümeti, saatler süren sokak çatışmalarından sonra kanlı bir darbeyle iktidardan düşürüldü.
1981Xerox PARC şirketi ilk bilgisayar faresini tanıttı.
1988Cardiff'te yapılan Avrupa Halter Şampiyonası'nda ilk kez Türkiye adına uluslararası bir şampiyonaya katılan Naim Süleymanoğlu, bir dünya rekoru kırdı ve üç altın madalya kazandı.
1993Ankara Devlet Tiyatrosu "kamyon tiyatrosu" uygulamasına başladı.
1994Güney Afrika'da siyahi vatandaşların da oy verebildiği ilk demokratik seçimler yapıldı.
2007Türk Silahlı Kuvvetleri basın açıklaması yaptı. (bkz. 27 Nisan Genelkurmay Başkanlığı Basın Açıklaması)
2009İstanbul'da sabaha karşı 60 ev ve işyerine baskınlar düzenlendi. Baskınların düzenlendiği evlerden biri olan, Bostancı Emanet Sokak’ta bir apartman dairesinde saat 05.30’da çatışma çıktı. 6 saat süren silahlı çatışmada Devrimci Karargâh yöneticisi Orhan Yılmazkaya, çatışma sırasında başından vurulan Mazlum Şeker ve polis amiri Semih Balaban öldü. Çatışmada aynı zamanda 7 polis de yaralandı.

Tarihte Bugün Doğanlar (27 Nisan);
1495Kanuni Sultan Süleyman (ö. 1566)
1759Mary Wollstonecraft, İngiliz yazar (ö. 1797)
1791Samuel Finley Breese Morse, ABD'li mucit (ö. 1872)
1822Ulysses S. Grant, ABD'nin 18. başkanı (ö. 1885)
1857Theodor Kittelsen, Norveçli ressam (ö. 1914)
1891Sergei Prokofiev, Rus besteci (ö. 1953)
1913Philip Hauge Abelson, Nobel Fizik Ödülü sahibi ABD'li fizikçi (ö. 2004)
1936Theodoros Angelopoulos, Yunan film yönetmeni
1941M. Fethullah Gülen, Emekli vaiz.
1951Hülya Darcan, Türk oyuncu
1986Dinara Safina, ünlü Rus tenis oyuncusu
1987William Moseley, İngiliz oyuncu

Tarihte Bugün Ölenler (27 Nisan);
1521Ferdinand Magellan, Portekizli kâşif ve denizci (d. 1480)
1882Ralph Waldo Emerson, ABD'li yazar ve düşünür (d. 1803)
1915Alexander Scriabin, Rus besteci (d. 1872)
1937Antonio Gramsci, İtalyan düşünür, siyasetçi ve Marksist teorisyen (d. 1891)
1938Edmund Husserl, Alman filozof (d. 1859)
1969René Barrientos, Bolivya devlet başkanı (d. 1919)
1977Güner Sümer, Türk tiyatro ve sinema oyuncusu (d. 1936)
1979Celal Atik, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu Türk güreşçi (d. 1918)
1981Münir Nurettin Selçuk, Ses sanatçısı ve besteci (d. 1899)
1998Carlos Castaneda, Peru doğumlu ABD'li yazar (d. 1925)
1999Al Hirt, ABD'li trompetçi (d. 1922)
2007Mstislav Rostropovich, Rus çellist ve orkestra yönetmeni (d. 1927)
2011Arman Kırım, Türk İşletme İktisadı profesörü (d. 1954)


2-abdulhamid-han-nasil-tahttan-indirildi-kendi-diliyle-karanlik-operasyon-h1524260223-fffc84.jpgYahudilerin Filistin'e yerleştirilmesini reddeden ve Yahudilerin "Bize bu toprakları sat" teklifine "Vatan toprakları satılmaz. Kan akıtılarak kazanılan vatan toprakları ancak kan akıtılarak verilir" sözüyle cevap veren II. Abdulhamid nasıl bir oyunla tahttan indirildi? Yine "Ben Filistin ve Kudüs'te Yahudilere yerleşim izni vermediğim için tahttan indirildim" diyen II. Abdülhamid, sürgünde olduğu Selanik'ten şeyhine nasıl bir mektup yazdı ve neyi anlattı?

Müslümanların İsrail ve Yahudi düşmanlığının Filistin'de yaşanan insanlık dramından kaynaklandığını anlatan ve Osmanlı'nın, Yahudileri, Batı'nın kanlı elinden kurtardığının altını çizen Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Tarihçi Doç. Dr. Caner Arabacı, Haber7'den Samet Tunçer'e çapıcı ve bir o kadar da ilginç açıklamalar yaptı.

Arabacı, Batı'nın, Yahudileri İslam dünyası içinde nasıl kullandığını, nasıl İslam ülkelerinin başına bela edildiğini ve II. Abdülhamid'in nasıl oyun hazırlanarak tahttan indirildiğini anlattı.

ABDULHAMİD'İN TAHTTAN İNDİRİLDİĞİ KARANLIK OPERASYON

II. Abdülhamid'in İttihatçılar tarafından Osmanlı ordusuna getirilen avcı taburları tarafından tahttan indirildiğini anlatan Arabacı, "II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi 2.Meşrutiyet'ten sonradır. Abdulhamid 27 Nisan gibi tahttan indirilir. 31 Mart Vakası Osmanlı tarihinin son dönemlerinin en karanlık olaylarından biridir. Abdulhamid 31 Mart Vakası'ndan dolayı sorumlu tutulur ama enteresan bir şeydir. 31 Mart olaylarını çıkaran avcı taburlarıdır. Avcı taburları 3.ordu içinden meşrutiyeti korumak üzere İstanbul'a ittihat ve terakki tarafından getirilip yerleştirilen askeri birliklerdir. Avcı taburlarının kullanılarak isyanın başlatılması oyun içinde oyundur. Tahttan indirildiğini tebliğe gelen ekibin içinde Emanuel Karasu diye Selanikli Yahudi bir ittihat terakki milletvekili vardır. Esat Toptani bir Arnavut ırkçısı Balkan harbinde Osmanlı devletine büyük ihanet eden adamlardan biridir. Abdulhamid'e 1909'da tahttan indirildiğini tebliğe gelenlerden ikisi bunlardır. Yani Abdülhamid 33 yıllık bir devlet başkanlığından sonra böyle karanlık bir operasyonla Osmanlı devletinin başından indirilir. Ardından gelen yönetimler de Kudüs-Filistin yöresine Yahudi yerleşimini kolaylaştırmışlar. Tüm engelleri kaldırmışlar. O Abdulhamid titizliğini göstermemişlerdir. Abdulhamid'in tahttan indirilip götürülüp hapsedildiği yer de Selanik'te bir Yahudi'ye ait Alatini köşkü'dür. İşte Abdulhamid şeyhine yazdığı Filistin mektubunu burada sürgün hayatı yaşarken kaleme alır ve Filistin'i vermediği için Yahudiler tarafından tahttan indirildiğini anlatır" diye konuştu.

SİYONİSTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPAN EKİP

Jön Türkler'in Siyonist ekiple işbirliği yaparak II. Abdülhamid'in tahttan indirildiğini ifade eden Arabacı, "Abdulhamid'in özellikle Theodor Herzl başkalığındaki Siyonizm grubun planlarına karşı duruşu tahttan indirilme sürecinde tam bir cezaya dönüşür. Ancak cezayı görünürde verenler Siyonist ekip değildir. Ama onlarla iş birliği yapan Jön Türklerdir. Filistin ve Kudüs yöresini Yahudi yerleşime açma Abdulhamid'in tezine ters bir uygulamadır. İsrail'in ya da Siyonist Yahudilerin Kudüs bölgesine yerleşmesiyle ilgili çok net iddialar var. Mesela Abdulhamid'ten yerleşme izni istediklerinde Abdulhamid'in teklifleri var. 'Neden Kudüs civarı? Anadolu'ya veya Mezopotamya'ya yerleştirelim' der. İşte bu dönem Rusya'nın 3 milyon Yahudi'yi ülkesinden sürdüğü dönemdir. Theodor Herzl de '3 milyon insanımızı nereye yerleştireceğiz. Osmanlı Devletiyle çatışmadan bunu halletmeliyiz' der. İlk önce Madagaskar tarafını düşünürler ama tutmaz. Geleneksel Siyonizm ile siyasi Siyonizm Kudüs bölgesinde örtüştürülür. Vaatlerde bulunarak, basını kullanarak Osmanlı'dan izin alamayınca bu tavrı sürdüren Osmanlı yönetimini cezalandırma tarzına dönüştürürler. İçeriden yardım eden Jön Türklerdir" şeklinde konuştu.

İŞTE ABDÜLHAMİD'İN O MEKTUBU

İşte 31 Mart olayıyla İttihatçılar tarafından tahttan indirilip Selanik'e gönderilen Sultan II. Abdülhamid'in, bu dönemde Suriye'deki şeyhi Mahmut Ebu Şamat'a yazdığı Filistin mektubundan dikkat çeken satırlar:

"Ancak ve ancak 'Jön Türk' ismiyle maruf ve meşhur olan İttihat Cemiyeti'nin rüesasının tazyik ve tehdidiyle Hilâfet-i İslâmiyeyi terke mecbur edildim. Bu ittihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin'de Yahudiler için bir vatan-ı kavmî kabul ve tasdik etmediğim için ısrarlarında devam ettiler. Bu ısrarlarına ve tehditlerine rağmen ben de katiyen bu teklifi kabul etmedim. Bilâhare yüz elli milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaat ettiler. Bu teklifi dahi katiyen reddettim ve kendilerine şu sözle mukabelede bulundum: 'Değil yüz elli milyon İngiliz lirası, dünya dolusu altın verseniz bu tekliflerinizi katiyen kabul etmem! Ben otuz seneden fazla bir müddetle Millet-i İslâmiye'ye ve Ümmet-i Muhammediye'ye hizmet ettim. Bütün Müslümanların ve salatin ve Hulefa-i İslâmiyeden aba ve ecdadımın sahifelerini karartmam ve binaenaleyh bu tekliflerinizi mutlaka kabul etmem' diye kat''î cevap verdikten sonra hal'imde ittifak ettiler. Ve beni Selanik'e göndereceklerini bildirdiler. Bu son tekliflerini kabul ettim ve Allah Teâla'ya hamd ettim ki ve ederim ki; Devlet-i Osmaniyye ve Alem-i İslâm'a ebedî bir leke olacak olan tekliflerini, yani Arazi-i Mukaddese ve Filistin'de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim. İşte bundan sonra olan oldu. Ve bundan dolayı da Mevlâ-yı Müteal Hazretlerine hamd ederim."

1524258689-c176fa.jpg


images.jpg

ilk Bilgisayar Faresi ve gelişimi
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


Bugün bilgisayarların yanında vazgeçilmez bir parça olan fareyi ilk olarak Douglas Engelbart ve Steve Jobs adlı kişiler yapmış. Douglas 40 yıl önce mouse denen mucizevi mekanizmayı icat eden, Steve ise bu teknolojiyi evlerimize sokan kişi.
Douglas Engelbart´ın amacı, bilgisayarın sadece deneyimli bilim adamları tarafından kullanılan ulaşılmaz oyuncak değil, herkesin kolayca kullanabileceği bir yardımcı haline gelmesine ön ayak olmakmış. Profesör Engelbart, ilk mouse prototipini 1965´te hazırlamış. İki tekerlekli bu tahta alet, 1970´te "görüntüleme sistemleri için X-Y yer gösterici sistem" adıyla patent almış. Farenin kullanılabilmesi için bir grafik arabirim de yazmış, ancak o zamanlar yazılımlar için patent verilmiyormuş. Bu yüzden bugün bu sektörün kaymağını o değil uyanık Bill amca toplamakta.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.

Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


Buluşunun adının fare olmasının sebebi de kablosunu bir farenin kuyruğuna benzetmesiymiş. Aslında düşününce, klavye, monitör gibi parçalar arasında biraz garip bir isim. Zoptirik olsa idi yadırgamazdık hiç mesela. Tabii "görüntüleme sistemleri için X-Y yer gösterici sistem" olarak da kalabilirdi. Fare iyiymiş.
Fare, grafik arabirim, hiperlink, internet gibi birçok teknolojinin önünü açtı ya, aslında hepsinin görücüye çıkması da aynı zamanda olmuş. Douglas Engelbart, Stanford Üniversitesi´ndeki laboratuvarında geliştirdiği teknolojileri 1968´de basına ve halka sunmuş. Bunlar fare, grafik arabirim, hiperlink, fare tutmazsa diye geliştirdiği beş tuşlu bir kısa yol mini klayvesi ve video konferansmış. Epey çalışmış yani Douglas Engelbart. Şimdi onun çalışmaları sayesinde tembellik yapabilmemiz ne acayip.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.

Bütün bu denemelerini yaptığı bilgisayar, laboratuvarındaki Xerox Star marka bir bilgisayarmış ve ilk fare bu bilgisayara bağlıymış. Peki nasıl olmuş da fare 40 yıl içinde bütün bilgisayarlara kuyruğunu kıstırmış? Apple´ın kurucularından olan kutlu adam Steve Jobs, Xerox´un Palo Alto araştırma merkezinde Alto kod adlı bir bilgisayar görmüş. Fare takılı olan ve küçük simgeler ile klasörler içinde basit komutlarla istenilen herşeyi yapabilen bu makineden çok etkilenmiş. Steve Jobs, o gün Xerox´un kapısından çıkarken "dünyayı değiştirmeye hazırdım" diye düşündüğünü söylüyor.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


ilk Fare


Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.

Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.

Aynı günlerde Apple için klavye ve kasa üreten şirketin sahibi Dean Hovey, Jobs´a artık daha fazlasını yapmak istediğini söylemiş. Steve Jobs´un cevabı "yapmamız gereken bir fare üretmek", Dean Hovey´in tepkisi ise "hıı?" olmuş. Apple o sıralarda Lisa ve Macintosh kod adlı iki bilgisayar üzerinde çalışıyormuş ve Steve Jobs´un amacı bu fare denen şeyi piyasaya sürmekmiş. Bu sayede bilgisayarın sadece klavye tuş kombinasyonlarını ezberleyebilenlerin tekelinden çıkacağını, çok daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşacağını, farenin bilgisayar dünyasında bir devrim olacağını düşünüyormuş.
Yalnız ortada bir problem varmış: Xerox´un kendi teknolojisiyle ürettiği fareler yaklaşık 400 dolara maloluyormuş, sürekli bozuluyormuş ve temizlemesi imkansızmış. Douglas Engelbart´ın icadı olan farenin torunu olan bu yeni nesil fare, teknoloji için mucizevi, piyasa için facia bir ürünmüş anlayacağınız. Steve Jobs´un hedefi 10 ile 30 dolar arasında bir paraya maledilebilecek, hergün saatlerce kullanılsa bile bozulmayacak ve düzgün bir yüzey olmasa bile çalışacak bir fareymiş.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


ilk fare


O sıralarda Jobs için çalışan Jim Sachs şöyle diyor: "Yeterince uyumadığını ya da diyetinde lif konusunu abartıp vitaminsiz kaldığını düşünmüştük. Ama saat başına ödediği 25 dolar için eğer istiyorsa güneş enerjisiyle çalışan ekmek kızartma makinesi geliştirmeye bile hazırdık!" Düşünürseniz, ekmek kızartma makinesi daha kolay olabilirmiş. Steve Jobs´un istediği şey, Silikon Vadisi´nin en ışıl ışıl adamlarının hazırladığı teknolojiyi alıp çalışırlığını defalarca artırmak ve fiyatını yüzde 90 aşağıya çekmekmiş çünkü!
lk Mouseun Patenti

Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.

Farenin tasarımı, az önce bahsettiğimiz Jim Sachs´ın da kurucularından olduğu Hovey-Kelley adlı firmaya verilmiş. Firma, Stanford´dan mezun ve çoğu Silikon Vadisi´nde çalışmış bilgisayar dahilerinden kuruluymuş. Yani fare, büyürken de doğduğu yerden fazla uzaklaşamamış. Ortak özellikleri, geleneksel ürün geliştirme metodlarına ve bilgisayarcı stereotipine sinir olmalarıymış. Bütün bilgisayarcıların inek olması gerekmediğini düşünüyorlarmış yani.

İlk prototip 1980 baharında yapılmış. Farenin gövdesi bir tereyağı kutusu, topu da bir roll on deodorantın topuymuş. Dizayn için kullanılan tek alışılmadık malzeme bunlar değilmiş: Dean Hovey´in buzdolabı ile arabasının vites sistemi de fare için kendini feda eden şeyler arasındaymış. Bu tuhaf malzemeleri kullanmışlar, çünkü bir tasarım hazırlamanın ve sonra da ona uygun parçalar yaptırmanın uzun ve pahalı bir süreç olacağını tahmin etmişler. Birşeyler söküp uygun gördükleri parçaları birbirine yapıştırmak çok daha kolay görünmüş. Zaten bu tür uygulamalar, hayal gücü geniş, bütçesi dar mucitlerin sürekli yaptıkları şeylermiş. Bozulan buzdolabını tamir etmek, yeni bir parça döktürmekten çok daha ucuza çıkıyormuş.

Xerox´un faresi, topu masaya bastırarak çalışıyormuş. Dean Hovey, ofisinin yamuk masasında topların nasıl kaydığını görünce kendilerini kurtaracak fikri bulmuş; topun bastırılması değil, kaydırılması gerekiyormuş. Jim Sachs´ın da daha önce tesadüfen öğrencileriyle birlikte yuvarlanan topların yerini ve hareketleri belirleyen ufak bir mekanizma hazırlamış olması işlerini iyice kolaylaştırmış ve masrafları düşürmüş.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


Ancak hala sürüyle problem varmış; hala hem ucuz hem de milimetrik derecede hassas bir ürün yapamamışlar. Elektronik cihazlar ya pahalı ve hassas ya da ucuz ve dan dun oluyormuş. Kuyruk bile başlıbaşına bir problemmiş; elektrik kabloları ya kalın ya da kırılgan oluyormuş. Minicik oynar parçaları yerleştirecekleri plastik kabın dışı basit, içi ise incik cincik olmalıymış. "Yeter artık" deyip bırakmamaları enteresan.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


Bu sorunların çoğunu çözerlerken öğrencilerin çok yardımını görmüşler. Gerekli çözümlerin bulunması uzun ve zor olmuş ancak çözümler bir kere bulununca bunların seri üretime geçmemesi için hiçbir sebep de yokmuş. İlk Xerox faresinden beri büyük problem olan kirlenme ve bir süre sonra çalışamama sorunu ise bugün hala optik fare almamış kişilerin haftada bir kullandıkları yerinden çıkan halka ile çözülmüş. Bu fikir, buzdolabı motoru söküldükten sonra ister istemez projeye dahil olan Dean Hovey´in karısı tarafından bulunmuş.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


Her şey bitince sıra artık farenin nasıl görüneceğine gelmiş. İşin ilginci, ilk düşünülen yuvarlak formlu farelerin Apple tarafından reddedilmesiymiş. Tamamen köşeli ve ergonomiyle uzaktan yakından hiç alakası olmayan bir tasarım kabul edilmiş hangi akla hizmetse artık. İnsanların hangi tuşun ne yaptığını hatırlayamamaları konusunda duyulan endişeler abartılıp Xerox´un üç tuş sayısı da teke indirilmiş. Kullanıcının tuşa ne kadar basması gerektiğini anlamasını sağlayan pratik, bilgisayara hükmettiğini hissettiren psikolojik faydaları olan "klik" sesi ise fareye keyfî olarak eklenmiş.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


Fare


Projenin tamamıyla bitmesi 1981´in ilk aylarını bulmuş. Hovey-Kelley´in araştırmaları, fareyi seri üretilebilen, güvenilir ve ucuz bir bilgisayar parçası haline getirmiş. Pahalı Lisa serisinin piyasadan kaldırılmasıyla Macintosh 1984´te satışa çıkmış ve grafik arabirim - fare ikilisi, bilgisayar kullanımını kökten değiştirmiş. Microsoft, Apple arabirimine Windows ile cevap vermiş ve kendi faresini üretmiş, hatta baş tasarımcı da Apple´ın faresini tasarlayan Jim Yurchenco´ymuş.
Bugün Douglas Engelbart, çeşitli icatlar üzerinde çalışan Bootstrap adlı bir firmanın sahibi. 1997´de 500,000 dolarlık Lemelson-MIT ödülünü, yani dünyada bir icat için verilen en büyük ödülü almış. Artık fare yapmakla hiçbir alakası kalmamasına rağmen firmanın en büyük destekçisi Logitech: yani dünyanın en büyük fare üreticilerinden biri. Hovey-Kelley ise devasa şelalelerden elektrikli diş fırçalarına kadar hala nerede bir teknik problem yaşıyorsanız dahiyane çözümleriyle size yardım ediyor. Starck tasarımı farelerimizi kullanıp internetten market alışverişimizi yaparken fare gacır gucur sesler çıkarmıyorsa, kablosu iki parmak kalınlığında değilse ve günde üç defa bozulmuyorsa aslında hepsini bu bir avuç insana borçluyuz.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Geri
Üst