30.12.2019 Tarihte Bugün- 30 Aralık;

Akif Er

Aktif Üye
Yönetici
Vip Üye
8 Kas 2019
311
79
28
30.12.2019 Tarihte Bugün- 30 Aralık;

1517Osmanlı Orduları Kudüs'e girdi.
1898Gülhane Askerî Tıp Mektebi açıldı.
1903Chicago'da (ABD) bir tiyatroda çıkan yangında 600 kişi öldü.
1911Çin Halk Cumhuriyeti'nin seçimle işbaşına gelen ilk başkanı Sun Yat-Sen görevine başladı.
1918Almanya Komünist Partisi kuruldu.
1922Vladimir İlyiç Lenin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin kurulduğunu açıkladı.
1924ABD'li astronom Edwin Hubble evrende Samanyolu'ndan başka galaksiler de olduğunu açıkladı.
1946Demokrat Parti'yi komünistlikle suçlayan Yozgat Valisi Sadri Aka mahkûm oldu.
1947Romanya'da Sovyet yanlısı hükümet Kral Mihail'i tahtan indirdi.
1950Türkiye, 25 Temmuz'da Kore'ye asker gönderme kararı almıştı. Türk Barışseverler Cemiyeti Kore'ye asker gönderilmesini protesto edince dava açıldı. Cemiyet başkanı Behice Boran ve arkadaşları 15'er ay hapis cezasına çarptırıldı.
1951İstanbul Maltepe'deki Süreyya Paşa İşçi Sanatoryumu açıldı.
1953İlk NTSC sistemli televizyon cihazları piyasaya verildi. RCA firmasının ürettiği bu cihazların tanesi 1.175 dolardan satıldı.
1958Fidel Castro liderliğindeki isyancılar Küba'nın başkentini ele geçirmek üzereler. Castro, Batista'nın askeri rejimini yıkmayı hedefliyor.
1960Uluslararası Para Fonu, IMF ve Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı Türkiye'ye kredi vermeyi kabul etti.
1972Amerika Birleşik Devletleri başkanı Richard Nixon, "Hanoi'nin bombalanmasını durdurun" emrini verdi.
1977Fatih Sultan Mehmet Köprüsü 104 milyon liraya ihale edildi.
1990Türkiye İnsan Hakları Vakfı kuruldu.
1993İsrail ve Vatikan karşılıklı olarak birbirlerini tanıma kararı aldılar.
1994Taksim'de The Marmara Oteli'nin girişindeki Cafe Marmara'da bomba patladı; Sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan'ın ablası arkeolog Yasemin Cebenoyan öldü; yazar, sinema eleştirmeni Onat Kutlar ağır yaralandı ancak o da 11 Ocak 1995'te yaşamını yitirdi.
1997Cezayir'de silahlı kişiler dört köyde katliam yaptı, 412 kişiyi öldürdüler.

Bugün Doğanlar (30 Aralık);
1851Asa Griggs Candler, Coca-Cola'yı geliştiren ABD'li meşrubat üreticisi (ö. 1929)
1865Rudyard Kipling, İngiliz yazar
1884Hideki Tojo, Japon asker, düşünür ve devlet adamı
1906Carol Reed, Oscar ödüllü İngiliz film yönetmeni
1946Patti Smith, ABD'li müzisyen ve şair
1957Nikos Portokaloglou, Yunan şarkıcı ve besteci
1966Bennett Miller, ABD'li yönetmen
1977Kemal Muslubaş, Türk yelkenci, antrenör.
1977Volkan Kürşat Bekiroğlu, Türk futbolcu.
1978Zbigniew Robert Promiński, Polonyalı baterist
1980Eliza Dushku, Arnavut asıllı ABD'li oyuncu
1984LeBron James, ABD'li basketbolcu
1986Ellie Goulding, İngiliz şarkıcı

Bugün Ölenler (30 Aralık);
1691Robert Boyle, İrlandalı bilim adamı (d. 1627)
1949Rıza Tevfik Bölükbaşı, Şair, filozof, devlet adamı (Sevr Antlaşması'nı imzalayan delegelerden.) (d. 1869)
1960Haşmet Akal, Ressam (d. 1918)
1970Sonny Liston, ABD'li boksör (d. 1932)
1974Ali Muhittin Hacı Bekir, Ünlü şekerci (d. 1891)
1986İlhan Koman, Heykeltıraş. 65 yaşında Stockholm'de öldü (d. 1921)
1992Ling-Ling, Başkan Nixon'ın 1972'deki ziyareti sırasında Çin'in ABD'ye hediye ettiği dev panda (d. 1969)
1993İhsan Sabri Çağlayangil, Eski dışişleri bakanlarından (d. 1908)
1996Lew Ayres, ABD'li aktör (d. 1908)
2004Rıza Maksut İşman, Türk atlet (d. 1915)
2004Artie Shaw, ABD'li caz klarnetçisi, besteci (d. 1910)
2006Saddam Hüseyin, Eski Irak Başkanı (d. 1937)
2009Abdurrahman Vahit Eski Endonezya Cumhurbaşkanı d.1940

Gülhane Askerî Tıp Mektebi açıldı.
1577680929636.png

Osmanlı İmparatorluğu’nun Batılı tarzda açılan üçüncü okuludur. Öncesinde hekimler medreselerde yetişmekte idi. İlk tıp medresesi Kanuni Sultan Süleyman devrinde Süleymaniye Medresesi’nin yanında açılmıştır. 1826’da II. Mahmud döneminde açılan Mekteb-i Tıbbiye’de (okulun ilk adı Tıbhane-i Amire ve Cerrahane-i Mamure) yabancı dille (Fransızca) eğitim yapılmıştır.

Okulun kuruluş amacı, Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusuna doktor yetiştirmekti. İlk zamanlar okul dershane niteliği tam olarak taşımadığından dersler, camilerdeki gibi hasır üzerine diz çökerek iki saatlik eğitimler şeklinde yapılırdı, kadavra kullanmak yasak olduğundan cerrahi eğitimde mankenler kullanılırdı.

Sene sonlarında sınıf atlamak için sınav yapılmaz, öğretmenler başarılı gördükleri öğrencileri birer hatta ikişer yıl atlatarak üst döneme geçirebilirlerdi. Toplam eğitim süresi olan dört yılı bitirenler doktor olarak görev yapmak üzere ilgili yerlere gönderilirdi.

Okul, 1838 yılında Galatasaray’a nakledildi ve okulun açılışı padişahın fermanı okunarak yapıldı. Okulun idadi kısmı ise 1845 senesinde açıldı ve eğitim süresi altı seneye çıkarıldı. 1856 yılında okulun içinden üstün yetenekliler sınıfı oluşturularak bu sınıfın öğrencilerine Arapça, Farsça ve Türkçe en titiz incelikleriyle öğretildi ve ilk defa bir Tıp Sözlüğü oluşturuldu; pek çok yabancı tıp kitabı çevrildi.

Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.


1856 senesine gelindiğinde Türkçe tıp eğitimi vermek üzere Tıbbiye-i Mülkiye açıldı, ayrıca Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmaniye adlı bir tıp akademisi de kuruldu. Ancak Türkçe eğitime 1869 senesinde başlanabildi. Okuldaki askeri doktor adaylarının pratik yapma imkânlarının yeterli olmayışından ötürü, mezuniyet sonrasında Haydarpaşa Askeri Hastanesi, Ameliyat ve Tatbikat Mektebi kuruldu ve öğrencilerin burada pratik yapmaları kararlaştırıldı.

Haydarpaşa’dan ilk mezun olanlar arasından sınavla 18 kişi seçilerek Paris ve Viyana’ya gönderildi. Türkiye’ye döndüklerinde yabancı hocaların yerlerini alan bu Türk askeri doktorlar, askeri okullarda eğitim görevini de üstlendi. 1898 yılına gelindiğinde Sarayburnu’ndaki Gülhane Askeri Rüşdiye binası tadilattan geçirilerek 150 yataklı bir hastane haline getirildi. Böylece ikinci askeri tatbikat okulu olarak Gülhane Tababet-i Askeriye Tatbikat-ı Mektep ve Seririyatı kurulmuş oldu.

Okulun mezunlarından ilk birkaç kişi Almanya’ya eğitime gönderildi. Bu kişiler İstanbul’a döndüklerinde farklı hastanelerde çalışmaya başladı. Ayrıca hemşire ve hastabakıcı olarak çalışmak üzere gelen Almanlar da oldu. Ancak 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ülkedeki Almanlar geri döndü. Gülhane artık tümüyle Türk ekiplerin çalıştığı bir yer haline geldi. Aralık 1918’de Gülhane’yi Fransızlar işgal etti. Bina ancak 1923 yılında eski işlevine geri dönebildi. 1941 yılına kadar İstanbul’da kalan Gülhane, daha sonra Ankara’ya taşındı.

Mekteb-i Tıbbiye’de okutulan dersler, Tıbhane ve Cerrahane’de ayrı ayrı görülüyordu. Humbaracı Konağı’nın alt katı Tıbhane, üst katı Cerrahane’ye ayrılmıştı ve Fransızca eğitim veriliyordu. İlk zamanlarda öğrenciler Tıbhane’ye sınavsız alınıyordu, ancak daha sonra sayı artınca girişler için öğrenci adayları sınava tabi tutuldu. Öğrenciler günde iki saat ders görüp öğle yemeğini okulda yerler ve ayda 20 kuruş da para alırlardı. Tıbhane öğrencileri geceleri evlerinde kalırken, Cerrahane öğrencileri yatılı öğrencilerdi.

Öğrencilerin sınıf geçmeleri sınava değil, öğretmenlerinin kanaatlerine bağlıydı. 1843 yılından itibaren öğrenciler sınavlara tabi tutulmaya başladılar. 1922 yılından itibaren okula kız öğrenciler de alınmaya başlandı.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Sağlık Bakanlığı’na bağlanmış ve sivilleşme yolunda önemli bir adım atılmıştır.
Osmanlı Orduları Kudüs'e girdi
1577681137794.png
XVI. yüzyıla girildiğinde Osmanlı Devleti en güçlü dönemlerini yaşıyordu ve kendisine hedef olarak da batıyı seçmişti. Ancak II. Bayezid döneminde Safevi Şahı İsmail tarafından körüklenen şiî propagandası Anadolu da fitne uyandırmıştı. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim öncelikle Anadolu birliğini yeniden sağlamak amacıyla İran’daki Safevileri bertaraf etmeye karar verdi.
Çaldıran zaferiyle bertaraf edilen Safeviler den sonra Yavuz yüzünü güneye çevirdi çünkü Mısır, Filistin ve Suriye ye hâkim olan Memluk’ler, Safevî Sultan şah İsmail ile iş birliği yapmışlardı. Bu iki devletin iş birliği, Osmanlı Devleti ve Anadolu birliği için büyük bir tehlike idi. Diğer yandan Memlûklar, Yavuz’un Suriye’yi istila etmesinden de endişe ediyorlardı. Memluk’ler için Suriye, Mısırın anahtar durumundaydı.
Bu saydığımız sebeplerden dolayı, Memlûk Sultan Kansuh Gûrî, Ehl-i Sünnet ulemasının muhalefetine rağmen şah İsmail ile ittifak yapmaktan çekinmedi. Bu ittifak Yavuz’un planlarını değiştirmesine sebep oldu. İran üzerine yürüse, arkadan bir Memlûk tehlikesiyle karşılaşabilirdi. Zirâ Kansuh Gûrî, bu sırada güçlü bir orduyla Halep’e gelmiş, yanında bulunan şehzade Ahmed in oğlu Kâsım Çelebi yi Osmanlı tahtının yegâne varisi olarak ilan etmişti.
Kansuh Gûrî nin bu ittifak Yavuz un işine yaradı. Sünni ve Şafiî olan Suriye halkı Yavuz'un yanında yer aldı. Yavuz, Zenbilli Ali Efendi başta olmak üzere ulemâdan Mülhidlere yardım eden mülhiddir ve üzerine gidilmesi caizdir mealinde fetvalar aldı. Osmanlı Memlûk ilişkilerinin bozulmasının en önemli sebeplerinden birisi de Dulkadiroğullarının izlediği dış politikaydı.
1577681495173.png
Mumluklara yakın olan Dulkadiroğlu Alaaddin Bey, kendi beyliğinin devamını Osmanlı Devleti ile Memluk’ler arasındaki denge politikasına dayandırmıştı. Nihayet Çaldıran seferine katılmayı reddedişi bardağı taşıran son damla olmuştu. Bunun üzerine Yavuz, Dulkadiroğulları beyliğine son verdi. Alaüddevle’nin başını da Mısır’a gönderdi. Osmanlılar artık Suriye kapılarına dayanmışlardı.
Nihayet Osmanlı ordusu Kuzey Suriye ye girdiği sırada Kansuh Gûrî yanında Halife III. Mütevekkil Alâllah olduğu halde, Halep ten hareketle Merc-i Dâbık a gelmişti. 24 Ağustos 1516'da burada yapılan savaşta, Memlûklar büyük bir bozguna uğradılar. Bu zafer sonrası Yavuz Sultan Selim, Halep te büyük bir coşkuyla karşılandı. Burada başta Halife III. Mütevekkil ile üç mezhebin başkaldılarını kabul eden Sultan, onlara iyi davrandı. Ulu Cami'de okunan hutbede hatip Osmanlı Sultanın Hadimûl Haremeyn ünvanı ile vasıflandırdı.
Yavuz, Halep'ten sonra Şam üzerine yürüdü ve burayı da kolaylıkla zaptetti. Yavuz’un hedefi şimdi Mısır’dı. Ancak başta Kudüs olmak üzere Filistin in önemli şehirleri hâlâ Mumluklu idarecilerin hâkimiyetindeydi. Mısır yolunu emniyete almak için öncelikle buraların ele geçirilmesi gerekiyordu. Bunun için de Yavuz, Vezir-i âzam Sinan Paşa'yı görevlendirdi. Sinan Paşa kısa zamanda Safed, Nablus, Aclun, Gazze ve Kudüs ü fethetti. Yavuz ise bu sırada Şam’dan Kudüs’e gelmişti. Kudüs'ün Osmanlıların eline geçtiği tarihi gün olarak kesin belli değildir. Ancak Tarihçiler 28 Aralık 1516 tarihinde ittifak etmişlerdir. Yavuz Sultan Selim, 31 Aralık 1516'da şehre gelmiştir. Şehrin Osmanlı yönetimine geçişi hakkında kaynaklarda farklı rivayetler yer almaktadır. Bu kaynaklar, şehrin kendi isteğiyle Osmanlı yönetimine geçtiğini yazmaktadır. Ancak, o sıradaki Kudüs Memlûklu valisi İli Bey, Memlûk ordusunda yer almştı ki, Kudüs'ün kendiliğinden Osmanlı yönetimine geçmesi biraz kuşkuludur. Olayların gidişatından anlaşıldığına göre Kudüs'ün fetih tarihi Ekim 1516 (Ramazan-922) olmalıdır. Kışı Şam'da geçiren Yavuz, Aralık ayının sonlarına doğru buradan ayrılarak, 3 Aralık'ta devlet ileri gelenleriyle beraber Kudüs'e geldi.
Yavuz'un şehre gelişi sırasında Kudüs'ün tüm ruhanîleri padişahı şehrin dışında büyük bir tâzimle karşıladılar. Yavuz, ruhanîlere gerekli ilgiyi gösterdikten sonra, şehrin tam karşısında otağını kurdurttu. Bu sıralar ikindi vaktiydi. Padişah akşam namazını Mescid-i Aksa'da kılacağını söyledi. Bunun üzerine görevlilere haber gönderildi. Kur'an'ın sitayişle bahsettiği bu kutsal mabed 12.000 kandille aydınlatılır. Padişah bu kutsal kente namaz vaktinden önce girer. Önce Kubbetü's Sahra'da Rummân Davud (a.s.) ile Nahl-i Hamza (r.a.) ziyaret eder. Sonra Hacer-i Sahra'y tavaf eder. Daha sonra Kubbe-i Sahra'nın altına iner ve burada iki rekât hacet namaz kılar. Buradan akşam namazının edası için Mescid-i Aksa'ya geçer. Görevliler, padişahı kokulu mumlarla karşılarlar. Sultan burada akşam namazını edâ ettikten sonra, biraz dinlenir. Daha sonra burada iki rekât hacet namazı kılar, dualar eder. Yatsıyı da eda ettikten sonra otağna döner. Sultan, ertesi sabah binlerce koyun ve deve kurban ettirir. Kubbe-i Sahra'yı ziyaret eder ve Mescid-i Aksa'da iki rekât hâcet namaz kılar. Daha sonra şehri gezer, Kudüs halkına ihsanlarda bulunur. 1 Ocak 1517'de Kudüs Şehrinden ayrılır.

EDWİN HUBBLE BİYOGRAFİSİ

z.jpgEvrenin genişlediğini bulan Astronom’dur.Edwin Hubble, 20 Kasım 1889 tarihinde Marshfield, Missouri, ABD’de doğmuştur. Annesi Virginia Lee James, babası John Powell Hubble’dır. 1910 yılında Chicago Üniversitesi’nde Fen Bilimleri Bölümü’nden mezun oldu. Ardından burslu olarak gittiği
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
’de, Oxford Üniversitesi’nde bu kez hukuk okudu 1912 yılında mezun oldu. Döndükten sonra Kentucky Eyaleti’nin Louisville kentinde bir hukuk bürosu açtı ve 1914 yılına kadar bu hukuk bürosunda avukat olarak çalıştı. Üniversite yıllarında boks ve atletizm ile ilgilendi.
1914 yılında Chicago Üniversitesi Yerkes Gözlem evinden doktora çalışması ve asistanlık önerisi alınca öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. 1917 yılında astronomi dalında doktorasını tamamladı. Aynı yıl savaşa alındı,
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
’ya gönderildi. Savaş dönüşü 1919 yılında bu kez Mount Wilson Gözlemevi’nde çalışmaya başladı. I. ve II. Dünya Savaşı yılarında ki askerlik görevi dışında da, o tarihten sonra tüm yaşamını astronomiye adadı.
California Eyaleti’ndeki Pasadena yakınlarında, Hale’in girişimi ve çabasıyla kurulmuş olan bu gözlemevinde yaşamının sonuna değin sürdürdüğü gözlemleriyle evrenin gizlerini çözmeye çalışan Hubble, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Mt. Wilson ve Mt. Palomar gözlemevlerinin araştırma komitesi başkanlığını da üstlenerek geniş çaplı araştırma programlarının gerçekleştirilmesinde etkili oldu.
O zamanlar çoğu gökizim gökada Samanyolu’ndan ibaret olduğunu düşünüyordu. Fakat Hubble, Andromeda Gökadası’nın ucunda birtakım yıldızlar gördü ve onların Samanyolu’nun çok ötesinde oldukları tahmininde bulundu. Andromeda Gökadası’nın başka bir gökada olduğunu, dolayısıyla bizimkinin dışında başka gökadaların da var olduğunu kanıtladı.
1924 yılında öteki gökadaların da dünyanın içinde bulunduğu gökada (Samanyolu) gibi milyonlarca yıldızdan oluştuğunu kanıtladı ve gökadalar arası uzaklıkları ölçtü. 1925 yılında ilk gökada sınıflandırmasını yaptı.
1929 yılında gökadaların hızını Milton La Salle Humason ile açıklayarak ünlü Hubble-Humason Yasası’nı ortaya koydu. Evrenin genişlediğine ilişkin kuramı ortaya attı. Hubble ayrıca Bigbang teorisinin en büyük ispatçılarından biridir. Çünkü yıldızların ve gezegenlerin dünyadan uzaklaştığını buldu ışık tayfı sayesinde. Daha sonra bütün gezegenlerin birbirlerinden uzaklaştığını buldu.
Bu da evrenin genişlediği anlamına geliyordu. Aslında Albert Einstein teorik olarak evrenin durağan olamayacağını ispatlamış ancak zamanın görüşlerine ters düşmemek için açıklamamıştır ve bu konuyu “kariyerimin pişmanlığı” olarak açıklamıştır. Ve evreni bir balon, üzerindeki noktaları ise birer gezegen olarak kabul edersek balon şiştikçe gezegenler birbirlerinden uzaklaşacaktır. Buna dayanarak balonun gazını salarsak yani zamanı geri alırsak gezegenler birbirlerine yaklaşacak ve 0 (sıfır) hacim ve sonsuz yoğunluğu oluşturacaktı. Evrenin başlangıcında Bigbang yani büyük bir patlama ile olacağını tahmin etmiştir.
images.jpgAyrıca Hubble, ışık tayfı konusunu da inceledi. Kızıla kaymanın olabilmesi için, yıldızların bizden uzaklaşmaları gerektiğini fark etti. Gökadalar zayıfladıkça kızıla kaymanın artışı da dikkatini çekti.Adını taşıyan dev bir teleskop, 1990 yılında uzaya fırlatıldı.Edwin Hubble, 26 Şubat 1924 tarihinde Grace Burke ile evlendi.
Edwin Hubble, 28 Eylül 1953 tarihinde San Marino, Kaliforniya, ABD’de 64 yaşında ölmüştür.


Kitapları:

1934 - Red Shifust in the Spectra of Nebulea (Bulutsuların Tayfında Kırmızıya Kayma),
1936 - The Realm of the Nebulea (Bulutsuların Ülkesi),
1937 - The Observational Approach to Cosmology (“Kozmolojiye Gözlemsel Yaklaşım”), 1961 - The Hubble Atlas of Galaxies (Hubble’ın Gökada Atlası)( ölümünden sonra)
 
Son düzenleme:
Geri
Üst