Starter-Vocabulary (Yeni başlayanlar için kelime ve sözcük bilgisi)

Yasin ATEŞ

Moderator
Yönetici
Vip Üye
10 Haz 2020
42
28
18

Countries & Nationalities (ülkeler ve milliyetler)

country:
ülke
nationality: milliyet, uyruk
language: dil

A:
Where are you from? (nerelisin?)
B: I am from Japan. (Japonya’lıyım.)
A: What nationality are you?(hangi millettensin?)
B: I’m Russian. (Rus’um).
A: What is your nationality? (milliyetin ne?)
B: I am Turkish. (Türk’üm.)
A: What language do you speak? (hangi dili konuşursun?)
B: I speak French.(Fransızca konuşurum.)


Argentina (Arjantin) Argentinian (Arjantinli)
Australia (Avusturalya) Australian (Avusturalyalı)
Belgium (Belçika) Belgian (Belçikalı)
Brazil (Brezilya) Brazilian (Brezilyalı)
Canada (Kanada) Canadian (Kanadalı)
China (Çin) Chinese (Çinli)
Cuba (Küba) Cuban (Kübalı)
Denmark (Danimarka) Danish (Danimarkalı)
Egypt (Mısır) Egyptian (Mısırlı)
England (İngiltere) English (İngiliz)
France (Fransa) French (Fransız)
Germany (Almanya) German (Alman)
Greece (Yunanistan) Greek (Yunan)
Iran (İran) Iranian (İranlı)
Ireland (İrlanda) Irish (İrlandalı)
Israel (İsrail) Israeli (İsrailli)
Italy (İtalya) Italian (İtalyan)
Japan (Japonya) Japanese (Japon)
Mexico (Meksika) Mexican (Meksikalı)
Netherlands (Hollanda) Dutch (Hollandalı)
Norway (Norveç) Norwegian (Norveçli)
Peru (Peru) Peruvian (Perulu)
Philippines (Filipin) Filipino (Filipinli)
Poland (Polonya) Polish (Polonyalı)
Portugal (Portekiz) Portuguese (Portekizli)
Russia (Rusya) Russian (Rus)
Scotland (İskoçya) Scottish (İskoç)
Spain (İspanya) Spanish (İspanyol)
Sweden (İsveç) Swedish (İsveçli)
Switzerland (İsviçre) Swiss (İsviçreli)
Turkey (Türkiye) Turkish (Türk)
Ukraine (Ukrayna) Ukranian (Ukraynalı)
United Kingdom (Birleşik Krallık)British (İngiliz)
United States (ABD) American (Amerikalı)


JOBS (meslekler)

What is your job?
What is your occupation?


Accountant – Muhasebeci
Actor – Aktör, Erkek Oyuncu
Actress – Kadın Oyuncu
Architect – Mimar
Author – Yazar
Assistant – Asistan, Yardımcı
Ambassador – Elçi, Büyükelçi
Administrator – Yönetici
Artist – Sanatçı
Artisan – Esnaf
Baker – Fırıncı
Bus Driver – Otobüs Şöförü
Baby Sitter – Bebek Bakıcısı
Banker – Bankacı
Barber – Berber
Butcher – Kasap
Businessman – İşadamı
Businesswoman – İşkadını
Carpenter – Marangoz
Chef – Aşçıbaşı
Cook – Aşçı
Cleaner – Temizlikçi
Caretaker – Bakıcı
Coach – Antrenör
Clerk –Tezgahtar
Cashier – Kasiyer
Chemist – Kimyager
Captain – Kaptan
Chauffeur – Özel Şöför
Counsellor – Danışman
Chairman – Başkan, Yönetim Kurulu Başkanı
Doctor – Doktor
Dentist – Diş Hekimi
Designer – Tasarımcı
Driver – Şöför, Sürücü
Deputy – Vekil, Milletvekili
Director – Yönetmen, Direktör
Dean – Dekan
Engineer – Mühendis
Electrician – Elektrikçi
Educator – Eğitimci, Eğitmen
Executive – Yönetici
Farmer – Çiftçi
Fireman – İtfaiyeci
Fisher – Balıkçı
Founder – Kurucu
Freelancer – Serbest Çalışan
Guard – Nöbetçi, Muhafız
Guide – Rehber
Governor – Vali
Garbageman – Çöpçü
Greengrocer – Manav
Hairdresser – Kuaför
Homemaker – Ev Hanımı
Headmaster – Okul Müdürü
Housekeeper – Temizlikçi
Inventor – Mucit
Inspector – Müfettiş
Intern – Stajyer
Instructor – Eğitmen
Interpreter – Tercüman
Judge – Yargıç, Hakim
Journalist – Gazeteci
Jeweller – Kuyumcu,
Lawyer – Avukat
Lifeguard – Cankurtaran
Lecturer – Okutman, Eğitmen
Maid – Hizmetçi
Manager – Yönetici, Müdür
Mechanic – Tamirci
Musician – Müzisyen
Merchant – Tüccar
Mayor – Belediye Başkanı
Minister – Bakan
Nurse – Hemşire
Nanny – Dadı, Bakıcı
Nightwatchman – Gece Nöbetçisi
Officer – Memur
Organizer – Organizatör
Painter – Ressam
Pharmacist – Eczacı
Plumber – Su Tesisatçısı
Postman – Postacı
Producer – Yapımcı
Professor – Üniversite Öğretmeni, Profesör
Principal – Okul Müdürü
Politician – Politikacı, Siyasetçi
Programmer – Bilgisayar Programcısı
Publisher – Yayıncı
Referee – Hakem
Realtor – Emlakçı
Repairman – Tamirci
Researcher – Araştırmacı
Soldier – Asker
Surgeon – Cerrah
Scientist – Bilim Adamı
Salesman – Satıcı
Servant – Hizmetçi
Shepherd – Çoban
Shopkeeper – Esnaf
Salesperson – Satış Elemanı
Schoolteacher – Öğretmen
Tailor – Terzi
Teacher – Öğretmen
Tutor – Özel Öğretmen
Trucker – Kamyoncu
Trainer – Eğitmen, Antrenör
Translator –Çevirmen
Technician – Teknisyen
Veterinarian – Veteriner
Vice President – Başkan Yardımcısı
Waiter – Garson
Writer – Yazar
Worker – İşçi
Watchman – Gözcü, Bekçi
Waitress – Kadın Garson


FAMILY MEMBERS


Parents : Ebeveyn ‘’anne ve baba’’
Family : Aile
The Whole Family : Bütün aile
Relatives : Akraba
Member : Üye
Child : Çocuk
Children : Çocuklar
Kids : Çocuklar
Twin : İkiz
Single : Bekar
Married : Evli
Engaged : Nişanlı
Fiance : Nişanlı
Divorced : Boşanmış
Couple : Karı koca, evli çift
Husband : Erkek eş
Wife : Kadın eş
Ex Husband : Eski eş ‘’erkek’’
Ex Wife : Eski eş ‘’kadın’’
Father : Baba
Mother : Anne
Grandfather : Dede
Grandmother : Nine
Brother : Erkek kardeş
Sister : Kız kardeş
Aunt : Hala, teyze, yenge
Uncle : Amca, Dayı, Enişte
Nephew : Erkek yeğen
Niece : Kız yeğen
Cousin : Kuzen
Daughter : Kız evlat
Son : Erkek evlat
Grandchild : Torun
Grandson : Erkek torun
Granddaughter : Kız torun
Step Mother : Üvey Anne
Step Father : Üvey Baba
Sibling : Kardeş ‘’kız ya da erkek’’


NUMBERS-DATES


1 one first
2 two second
3 three third
4 four fourth
5 five fifth
6 six sixth
7 seven seventh
8 eight eighth
9 nine ninth
10 ten tenth
11 eleven eleventh
12 twelve twelfth
13 thirteen thirteenth
14 fourteen fourteenth
15 fifteen fifteenth
16 sixteen sixteenth
17 seventeen seventeenth
18 eighteen eighteenth
19 nineteen nineteenth
20 twenty t wentieth
21 twenty-one twenty-first
22 twenty-two twenty-second
23 twenty-three twenty-third
24 twenty-four twenty-fourth
25 twenty-five twenty-fifth
26 twenty-six twenty-sixth
27 twenty-seven twenty-seventh
28 twenty-eight twenty-eighth
29 twenty-nine twenty-ninth
30 thirty thirtieth
31 thirty-one thirty-first
40 forty fortieth
50 fifty fiftieth
60 sixty sixtieth
70 seventy seventieth
80 eighty eightieth
90 ninety ninetieth



100 one hundred
500 five hundred
1,000 one thousand
1,500 one thousand five hundred/ fifteen hundred
100,000 one hundred thousand
1,000,000 one million



2.9 two point nine
5% five percent
25% twenty-five percent
25$ twenty-five dollars
52€ fifty-two euros
140₤ one hundred and forty pounds
€12.66 twelve euros sixty-six
₤10.50 ten pounds fifty
$43.25 forty-three dollars and twenty-five cents
(günlük konuşmada "forty-three twenty-five")



2008 two thousand eight
2000 two thousand
1944 nineteen forty-four
1908 nineteen o eight
1900 nineteen hundred
1256 twelve fifty-six
1006 ten o six
2014 twenty fourteen/ two thousand fourteen


FEELINGS-duygular


tired : yorgun
sick : hasta
sad : üzgün
to be hot : sıcaklamak
to be hungry : acıkmak
to be cold : üşümek
to be afraid : korkmak
to be thirsty : susamak
to be sleepy : uykusu gelmek
weak : zayıf
strong : güçlü
fear : korku
shame : utanç
proud : gururlu
awake : yeni uyanmış
upset : morali bozuk
bored : sıkılmış
disappointed : kırgın
excited : heyecanlı
interested : ilgi duyan
worried : kaygılı
angry : kızgın




– She is cheerful today. (O bugün neşeli.)
– I am moody today. (Bugün modum düşük.)
– My hamster died. I’m depressed.
(Hamsterım öldü. Depresyondayım.)
– I feel happy on Saturdays, because it’s holiday.
(Cumartesi günleri mutlu hissederim, çünkü tatil.)
– I feel angry when someone lies to me.
(Biri bana yalan söyleyince sinirli hissederim.)
– She got a bad grade from the exam. She is upset.
(Sınavdan kötü bir not aldı. Üzgün.)
– The weather is very good, I feel so energetic.
(Hava çok güzel, çok enerjik hissediyorum.)
– The lesson was boring. I was bored.
(Ders sıkıcıydı. Sıkılmıştım.)
– Are you excited about your trip to Baku?
(Bakü seyahatin için heyecanlı mısın?)
– He is confused about his future.
(Geleceği konusunda kafası karışık.)
– Please, don’t be so hopeless and pessimistic.
(Lütfen bu kadar umutsuz ve karamsar olma.)
– Why are you making noise in the dark?! I’m so scared!
(Neden karanlıkta ses yapıyorsun?! Çok korktum!)


CLOTHES


What are you wearing? (Ne giyiyorsun?)
What is he wearing? (O, ne giyiyor?)
He’s wearing a t-shirt (o, tişört giyiyor)
What do you usually wear? (Genellikle ne giyersin?)
I usually wear suit (genellikle takım giyerim)




Shirt Gömlek
Pocket Cep
T-shirt Tişört
Pants Pantalon
Jeans Kot pantalon
Shorts Şort
Belt Kemer
Hat, cap Şapka, kep
Tie Kravat
Shoe Ayakkabı
Boot Bot
Sandal Sandalet
Slipper Terlik
Suit Takım elbise
Dress Elbise
Skirt Etek
Blouse Bluz
Pyjamas Pijama
Scarf Eşarp/atkı
Purse Çanta
Jewellery Mücevherat
Necklace Kolye
Bracelet Bilezik
Ring Yüzük
Coat Palto, kaban
Jacket Ceket
Sweater Süveter
Sweats Eşofman
Gloves Eldiven
Underwear İç çamaşırı
Sock Çorap
Undershirt Atlet
Bra Sütyen
Panties Külot


COLOURS


What colour is it ? (ne renk)
What colour is the sun ? (güneş ne renk)



Reddish : Kırmızımsı
Blueish : Mavimsi
Pinkish : Pembemsi
Yellowish: Sarımsı



Black Siyah
Grey Gri
White Beyaz
Red Kırmızı
Blue Mavi
Green Yeşil
Purple Mor
Pink Pembe
Yellow Sarı
Orange Turuncu
Brown Kahverengi
Maroon Bordo
Navy Blue Lacivert
Violet Eflatun
Silver Gümüş
Beige Bej
Turquoise Turkuaz
Gold Altın
Cream Krem
Colourfull Rengarenk


Light blue (Açık mavi)
Dark green (Koyu yeşil)
Bright green (Parlak yeşil)

FOODS (MARKET)


sausages sosis
biscuits bisküvi
cornflakes mısır gevreği
bread ekmek
crisps gevrek
spaghetti makarna
butter tereyağı
eggs yumurta
rice pirinç
sweets tatlı
cakes pasta
fish balık
chips kizarmis patates
meat et
yoghurt yogurt
vegetable sebze


DRINKS, BEVERAGES (İçecekler Meşrubatlar)


Water Su
Tap water Çeşme suyu
Bottle / Glass Şişe Bardak
Coffee Kahve
Tea Çay
Green tea Yeşil çay
Coke Kola
Milk süt
Juice Meyve suyu
Mineral water Maden suyu
Wine Şarap
Beer Bira
Alcoholic drinks Alkollü içecekler
Soft drinks Alkolsüz içecek
Healthy Sağlıklı
Mess, Bland Tatsız
Tasty Lezzetli
Delicious enfes
Poor Kötü
Salty Tuzlu
Sweet Tatlı
Sour Ekşi
Breakfast Kahvaltı
Brunch Geç Kahvaltı
Lunch Öğle Yemeği
Teatime Çay Saati
Snack Atıştırma
Dinner Akşam Yemeği
çorba-soup
mercimek çorbası-lentil soup
midye-mussel
biftek-steak
ızgara köfte-grilled meat ball
taze fasulye-French beans
kuru fasulye-beans
patlıcan-aubergine
patates püresi-mashed potato
lahana-cabbage
pırasa-leek
ıspanak-spinach
domates-tomato
börek-pie
pilav-rice
salata-salad
tatlı-sweet
dondurma-ice cream
sirke-vinegar
karabiber-black pepper
sütlü tatlılar-milk dishes


Can I help you? size nasıl yardımcı olabilirim.
What would you like to eat/drink? Ne yemek/içmek istersiniz?
Would you like something to eat/drink? Yiyecek/İçecek olarak ne alırsınız?
Are you ready to order? Karar verdiniz mi? (Sipariş vermeye hazır mısınız?)
I’d like a cup of coffee. Bir fincan kahve istiyorum.
I’ll have a glass of water. Ben bir bardak su alayım lütfen.
I just want a glass of water. Sadece bir bardak su istiyorum.
Please bring me a glass of water. Lütfen bir bardak su getirin.
Would you like anything else? Coffee, tea? Başka bir şey ister misiniz? Çay, Kahve?
How much is the total? Toplamda ne kadar?

ADJECTIVES (sıfatlar)


big büyük
small/little küçük
fast hızlı
slow yavaş
good iyi
bad kötü
expensive pahalı
cheap ucuz
thick kalın
thin ince
narrow dar
wide geniş
loud gürültülü
quiet sessiz
intelligent zeki
stupid aptal
wet ıslak
dry kuru
heavy ağır
light hafif
hard sert
soft yumuşak
deep derin
easy kolay
difficult zor
weak zayıf
strong güçlü
rich zengin
poor fakir
young genç
old yaşlı
long uzun
short kısa
high yüksek
low alçak
generous cömert
mean acımasız
true gerçek/ doğru
false sahte/ yanlış
beautiful güzel
ugly çirkin
new yeni
old eski
happy mutlu
sad mutsuz
safe güvenli
dangerous tehlikeli
early erken
late geç
light aydınlık
dark karanlık
open açık
closed/ shut kapalı
tight sıkı
loose bol
full dolu
empty boş
alive canlı
dead ölü
hot sıcak
cold soğuk
interesting ilginç
boring sıkıcı
lucky şanslı
unlucky şanssız
important önemli
unimportant önemsiz
right doğru
wrong yanlış
far uzak
near yakın
clean temiz
dirty kirli
nice hoş
nasty çirkin
pleasant hoş
unpleasant hoş olmayan
excellent mükemmel
terrible berbat
fair adil
unfair adil olmayan


TIME EXPRESSIONS (zaman ifadeleri)


Yesterday Dün
Today Bugün
Tomorrow Yarın
Last night Dün akşam
Tonight Bu akşam
Tomorrow night Yarın akşam
In the morning Sabahleyin
In the afternoon Öğleden sonra
In the evening Akşamleyin
Yesterday morning Dün sabah
This evening Bu akşam
Last year Geçen yıl
This week Bu hafta
Next week Haftaya
Five minutes ago Beş dakika önce
Two weeks ago Iki hafta önce
A long time ago Çok uzun zaman once
at the moment şu anda
now şimdi
at present şu anda
nowadays bugünlerde
recently son zamanlarda
yet henüz
soon yakında
still halen
just biraz önce
late geçenlerde, son zamanlarda
at last sonunda
one day bir gün
once bir keresinde
once upon a time bir zamanlar


DAILY ROUTINES (günlük rutinler)

Wake up
Uyanmak
Get up Kalkmak
I get up at 8 a.m. in the morning. Sabah 8’de kalkarım.
Have breakfast Kahvaltı yapmak
I have breakfast before I leave. Çıkmadan önce kahvaltı yaparım.
Have/Take a shower Duş almak
I always have a shower in the morning. Hep sabah duş alırım.
Wash face/hands Yüzü/Elleri yıkamak
Washing your hands is good for your health. Ellerini yıkamak sağlığın açısından yararlıdır.
Brush teeth Dişleri fırçalamak
You should brush your teeth. Dişlerini fırçalamalısın.
Brush hair Saçları taramak
She brushes her hair after she takes a bath. Her banyo yaptığında saçlarını tarar.
Get dressed Giyinmek
How long does it take you to get dressed? Giyinmen ne kadar sürüyor?
Leave the house Evden çıkmak
We generally leave the house at 10 a.m. Genelde evden 10’da çıkarız.
Arrive at school Okula varmak
I arrive at school after an hour of journey. Okula bir saat yoldan sonra varıyorum.
Work Çalışmak
I work for an automobile company. Bir otomobil firmasında çalışıyorum.
Go home Eve gitmek
Do homework Ödev yapmak
Have a rest Dinlenmek
Listen to radio / Watch TV Radyo dinlemek / TV izlemek
Play the guitar Gitar çalmak
Surf the web İnternette gezmek
Cycle Bisiklete binmek
Cook Yemek yapmak
Clean Temizlemek
I need to clean the car. Arabayı yıkamam lazım.
Wash the dishes Bulaşıkları yıkamak
I will just wash the dishes before we go. Gitmeden önce şu bulaşıkları yıkayıvereyim.
Shop / do shopping Alışveriş yapmak
She usually shops for vegetables in the market. Marketten genelde sebze alır.
I do his weekly shopping for him. Onun haftalık alışverişini ben yaparım.
Visit Ziyaret Etmek

VERB PHRASES (kalıplaşmış ifadeler)

To Do


To do someone a favour (Birine iyilik yapmak)
To do the cooking (Yemek pişirmek)
To do the housework (Ev işlerini yapmak)
To do the shopping (Alışveriş yapmak)
To do the washing up (Bulaşık yıkamak)
To do your best (Gayret etmek)
To do your hair (Saçını taramak)


To Have

To have a bath (Küveti doldurarak banyo yapmak)
To have a problem (Problemi olmak)
To have a relationship (İlişkide olmak)
To have lunch (Öğlen yemeği yemek)
To have a good time (İyi zaman geçirmek, daha sık bir dilek olarak kullanılır)


To Break

To break a promise (Sözünü tutmamak)
To break a record (Rekor kırmak)
To break someone’s heart (Birinin kalbini kırmak)
To break the rules (Kuralları ihlal etmek)


To Take

To take a break (Ara vermek)
To take a look (Göz atmak)
To take a rest (Dinlenmek)
To take a seat (Oturmak)
To take an exam (Sınava girmek)
To take notes (Not almak)
To take a chance (Risk almak, fırsatı kullanmak)


To Make

To make a mistake (Hata yapmak)
To make a noise (Gürültü yapmak)
To make money (Para kazanmak)
To make progress (İlerlemek)


To Catch

To catch the bus (Otobüsü yakalamak)
To catch a cold (Soğuk algınlığı kapmak)
To catch the flu (Grip olmak)


To Pay

To pay attention (Dikkat etmek)
To pay cash (Nakit ödemek)
To pay the bill (Hesabı ödemek)
To pay the price (Ücret ödemek)


To Keep

To keep a promise (Sözünü tutmak)
To keep a secret (Sır tutmak)
To keep calm (Sakin olmak)
To keep in touch (Hatta kalmak)
To keep quiet (Sessiz olmak)


To Save

To save energy (Tasarruf etmek, enerjiyi korumak)
To save money (Parayı tasarruf etmek)
To save someone’s life (Birinin hayatını korumak)
To save time (Zamanı tasarruf etmek)


To Go

To go abroad (Yurtdışına gitmek)
To go bad (Bozulmak, bayatlamak)
To go crazy (Çıldırmak)
To go fishing (Balığa çıkmak)
To go online (On-line olmak)


To Come

To come close (Yaklaşmak)
To come on time (Zamanında gelmek)
To come to a decision (Karara varmak)
To come to an end (Sona yaklaşmak)


To Get

To get a job (İş bulmak)
To get angry (Kızmak)
To get divorced (Boşanmak)
To get drunk (Sarhoş olmak)
To get frightened (Korkmak)
To get home (Eve varmak)
To get lost (Kaybolmak)
To get married (Evlenmek)
To get permission (İzin almak)
To get ready (Hazırlanmak)
To get started (Başlamak)
To get upset (Üzülmek)
To get wet (Islanmak)
To get worried (Endişelenmek)


TRANSPORT (ulaşım)


Araba: Car
Bisiklet: Bicycle
Bot: Boat
Gemi: Ship
Helikopter: Helicopter
Kamyon/kamyonet: Van/lory
Metro: Subway
Minibüs: Minibus
Motosiklet: Motorcycle
Otobüs: Bus
Taksi: Taxi
Tır: Truck
Tramvay: Trolley
Tren: Train
Tur otobüsü: Sightseeing bus
Uçak: Plane


I prefer to travel by plane. Uçakla yolculuk etmeyi tercih ederim.
We go to shopping by bicycle. Alışverişe bisikletle gideriz.
Where is the subway? Metro nerede?
How can I get to X? / How do I get to X? X’e nasıl giderim?

PLACES IN TOWN (şehirdeki yerler)


a hotel : otel
a restaurant : restoran
a university : üniversite
a train station : tren istasyonu
a store : dükkan
an airport : hava limanı
a bank : banka
a library : kütüphane
a bakery : fırın
a post office : postane
a cafeteria : kafe
a hospital : hastane
a gas station : benzin istasyonu
a supermarket : supermarket
a mosque : camii
a mall : alışveriş merkezi
a movie theater : sinema
a grocery store : bakkal
a bookstore : kitapçı
a museum : müze
a pharmacy : eczane
a swimming pool : havuz
a police station : polis karakolu
a bridge : köprü
a skyscraper : gökdelen
a kiosk : kulübe
a school : okul
a fire station : itfaiye
a stadium : stadyum
an embassy : elçilik
a town hall: belediye binası
town square: şehir meydanı
a travel agency : seyahat ajentası
children's playground: çocuk parkı



HOLIDAY ACTIVITIES (tatil aktiviteleri)



Spring : ilkbahar
Autumn / fall : sonbahar
Winter : kış
Summer :yaz



Cruise holiday : gemi tatili
Cultere holiday : kültürel gezi tatili
Skiing holiday : kayak tatili
Hiking holiday : dağ (tırmanış) tatili
Cycling holiday : bisiklet (gezisi ) tatili



Do spring cleaning: bahar temizliği yapmak
Go on vacation (US): seyahate çıkmak
Take a holiday (UK): tatile çıkmak
Go hiking: doğa yürüyüşüne gitmek
Go camping: kampa gitmek
Take a road trip: yol gezintisi yapmak
Go snowboarding : kar kaykayı yapmak
Ski : kayak
Go ice skating: buz patenine gitmek
Have a snowball fight: kartopu savaşı yapmak
Shovel the snow: kar küremek
Celebrate New Year: yeni yılı kutlamak
Pick flowers: Çiçekleri toplamak
Go to the seaside: Deniz kıyısına gitmek
Go sightseeing tour: Şehir turuna çıkmak
Go to the theatre: Tiyatroya gitmek
Go sunbathing: Güneş banyosu yapmak
Have a picnic: Piknik yapmak
Stay in a tent: Çadırda kalmak
Visit relatives: Akrabaları ziyaret etmek
Visit museums: Müzeleri ziyaret etmek
Visit art galleries: Sanat galerisini ziyaret etmek
Visit sights and landmarks:Tarihi ve turistik yerleri ziyaret etmek


PREPOSITIONS OF PLACE (yer edatları)

in / inside:
içinde
He is in his room. (Odasında./ Odasının içinde)
My shoes are in the box. (Ayakkabılarım kutunun içinde.)

on : (bir yüzeyin) üzerinde
There are 5 books on the table. (Masanın üzerinde 5 bardak var.)
Your picture is on the wall. (Senin resmin duvarda.)

near : yakınında
My house is near the bank. (Evim bankanın yakınında)
He stayed near the door. (Kapının yakınında durdu.)

next to : yanında
She sits next to me in the class. (Sınıfta yanımda oturuyor.)
His bed is next to the window. (Onun yatağı pencerenin yanında.)

under :altında
She hides her key under the flowerpot. (Anahtarını saksının altına saklar.)
The cat is sleeping under the chair. (Kedi sandalyenin altında uyuyor.)

in front of : önünde
The taxi will stop in front of the house. (Taksi evin önünde duracak.)
We met in front of the post office. (Postahanenin önünde karşılaştık.)

behind :arkasında
They tried to hide themselves behind the tree. (Ağacın arkasına saklanmaya çalıştılar.)
Your watch is behind the books. (Saatin kitapların arkasında.)

between ..... and ..... : iki şeyin arasında
My pencil is between my books and hers. (Kalemim kitabımla onun kitabı arasında.)
Her office is between the school and the gift shop. (Evi okulla hediye dükkanının arasında.)

at : -de, -da
at home / school / university / work / the bus-stop / hotel / a party / a concert / the theater / the cinema
She was at home yesterday. (Dün evdeydi.)
I work at the cinema. (Sinemada çalışıyorum.)

opposite : karşısında
The pharmacy is opposite the street. (Eczane caddenin karşısında.)
The old man stood opposite the young woman. (Yaşlı adam genç kadının karşısında durdu.)

into : içine
I walked into the room. (Odaya (odanın içine) girdim.)
She moves into the stage. (Sahneye ilerler.)

DIRECTIONS (yön)
Excuse me. Where is the bank? Afedersiniz.Banka Nerede?
Do you know the way to the bank? Bankaya giden yolu biliyor musunuz?
Do you know where the station is? Tren istasyonunun nerede olduğunu biliyor musunuz?
How can I go to the bus stop? Otobüs durağına nasıl gidebilirim?
Can you tell me the way to the museum? Müzeye giden yolu bana söyleyebilir misiniz?
Is there a museum around here? Bu civarlarda(yakınlarda) müze var mı?
How far is it? Ne kadar uzakta?


Go left : Soldan gidin
Turn left : Sola dönün
It’s on the left : Solda kalıyor
Take a left : Sola dönün
Turn right: Sağa dönün
Go ahead: Düz gidin
Go straight on: Düz devam edin
It is this way Bu yoldan
Go down there: Buradan aşağıya inin
It’s that way: Şu yoldan
Take this road: Bu yoldan gidin
Take the first (turning) on the right: Sağdaki ilk sapaktan girin


REQUEST/OFFER (rica/teklif)
Can you help me for a minute, please? (Bana bir dakika yardım eder misin?)
Will you switch off the lights?(Işıkları kapatır mısın)
Would you explain it again, please?(Onu tekrar açıklar mısın?)
Could you help me with the document, please?(Belge konusunda bana yardım eder misin?)
Would you please answer these e-mails? (Bu e-postaları cevaplar mısın?)


GENERAL EXPRESSIONS (genel ifadeler)

A


After you : Önden buyur
Are you sure ? : Eminmisin
Are you kidding me : benimle dalga mı geçiyorsun ?
Are you okay? : Sen iyi misin?
As always.. / As ever : Her zamanki gibi
As far as I know : Bildiğim kadarıyla
As you wish : Sen nasıl istersen / Sen bilirsin
As you like: Sen nasıl istersen/sen istedin.
All over the world : Bütün dünya
As soon as possible : mümkün olan en kısa zamanda


C

Cheer up : Neşelen.
Come and get it : Gel ve al
Come on : Hadi Ama


D

Don't push your luck : Şansını zorlama
Do me a favor : Bana bir iyilik yap.


E

Enjoy yourself : Eğlenmene bak.
Enjoy your meal : Afiyet olsun
Every single day : her Allah'ın günü


F

For your information : Bilginize, haberin olsun
Find out : Öğrenmek


G

Get away : Kacmak
Get around : Dolasmak
Get well soon : Geçmiş olsun
God bless you : çok yaşa
Give me a hand : Bana yardım et.
Glad to see you : Seni gördüğüme sevindim


H

Have a good meal : Afiyet olsun
Have a nice day : Iyi gunler
Have a seat : Otur lütfen, oturun
Here it is : işte burada
Here you are / Here you go : buyrun, buyur
Here we go : işte başlıyoruz
Hold up : Bir dakika bekle


I

It's up to you : Senin seçimin, sana kalmış
It's for the best: Bu en makbulü
It doesn't matter : Problem değil, sıkıntı yok
It is what it is : Olan oldu artık.
I'm on my way : Çıktım, Yoldayım vb.
I have to : Mecburum
I hope so : Umarım öyedir
I get it : anladım
I see : Anlıyorum.
I don't care : Umurumda değil
If you say so : Öyle diyorsan öyledir
I believe in you : Sana inanıyorum
I did what i could : Elimden geleni yaptım
In my opinion : Bence


K

Keep it easy /calm down : Sakin ol
Keep in touch : İletişimde kal.


L

Let me think : Bir Düşüneyim
Let me say something : İzin ver bir şey diyeyim
Like what : Ne gibi
Let me tell you something : Bak şimdi sana bir şey anlatacağım.


M

Make fun of : Dalga geçmek Alay etmek
Make your choice : Seçimini Yap


N

Never mind : Boşver
Nice to meet you : Tanıştığımıza memnun oldum
No big deal :önemli değil
No, not yet : Hayır,henüz değil
No way : Asla olmaz.
Not bad : Fena değil
None of your business : Seni ilgilendirmez


S

Seriously? : Ciddi misin ?
Stay still : Kımıldama
Sounds Good : Kulaga hos geliyor , Tamamdir


T

Take it easy : Ağırdan al, sakinleş
Take care of yourself : Kendine iyi bak
Thanks to you : Sayende
That's not gonna happen : Böyle birşey olmayacak
That's not your business : Sanane
This is very kind of you. : Çok naziksiniz.
Time to go : Gitme vakti


Y

You should try : Denemelisin
You did it : Oldu, başardın.
Your Turn : Senin Sıran
You are welcome / You Welcome : Rica ederim


W

What's happening ? : Neler oluyor
What is wrong with you? : Senin neyin var?
What do you mean? : Ne söylemek istediğini anlamadım
Where were we : Nerde kalmıştık?
What do you think about this issue/topic : Sen bu konu( bu sorun) hakkında ne düşünüyorsun ?




What’s up? – Naber?
So so – İdare eder.
How is it going? – Nasıl gidiyor?
Let’s go! – Haydi gidelim!
Let’s go on! – Devam edelim!
Give me a hand! – Yardım et, bir el at!
I am broke! – Parasızım!
I am hungry! – Açım!
I am starving! – Açlıktan ölüyorum!
Don’t get me wrong! – Beni yanlış anlama!
It sounds good! – Kulağa hoş geliyor!
It is up to you! – Sana bağlı, sen bilirsin.
You can trust me!– Bana güvenebilirsin!
Lets get to the point! – Sadede gelelim!
Guess what! – Bil bakalım!
My battery is dead. – Şarjım bitti.
My battery is low. – Şarjım az kaldı.
It is better than nothing! – Hiç yoktan iyidir!
I’ll get the phone/door! – Kapıya, telefona ben bakarım.
It’s my turn! – Benim sıram!
It doesn’t matter! – Sorun değil!
Long time no see! – Görüşmeyeli uzun zaman oldu!
I hope so! – Öyle umuyorum.
I have no idea! – Hiçbir fikrim yok!
Get well soon! – Geçmiş olsun!
Hurry up! – Acele et!
Calm down!– Sakin ol!
In my opinion… – Benim düşünceme göre…
I dont mind!– Benim için fark etmez!
Do you know each other?–Birbirinizi tanıyor musunuz?
Are you on facebook? – Facebook’un var mı?
I have an idea. – Bir fikrim var.
By the way– Bu arada
Do me a favor – Bana bir iyilik yap.
I am lost. – Kayboldum.
Lets keep in touch. – İletişimde kalalım.
Mind your own business. – Kendi işine bak.
Sooner or later – Er ya da geç.
I promise – Söz veriyorum.
I am proud of you! – Seninle gurur duyuyorum.
I have a surprise for you. – Sana bir sürprizim var.
Follow me. – Beni takip et.
No way! – Olamaz!
I agree – Aynı fikirdeyim.
Have fun. – İyi eğlenceler.
Happy Eid! – İyi bayramlar!
Time’s up! – Vakit doldu.
Forget it! – Unut bunu!
Dont move! – Kımıldama!
Dont worry! – Endişelenme!
Dont touch! – Dokunma!
Enjoy your meal! – Afiyet olsun.
Enjoy yourself! – Keyfine bak!
Have nice time! – İyi eğlenceler.
Bless you! – Çok yaşa!
Cheer up! – Neşelen!
Be calm! – Sakin ol!
Be careful – Dikkatli ol!
Be patient! – Sabırlı ol!
After you! – Senden sonra!
How terrifying! – Nasıl ürkütücü!
I have no choice! – Bir seçeneğim yok!
What a shame! – Yazıklar olsun!
It is on me! – Benden olsun (Ismarlama)
Maybe not! – Olmayabilir!
Don’t mention! – Lafı, sözü bile edilmez!
Imagine! – Hayal et!
Keep in your mind! – Aklında bulunsun!
Keep doing! – Yapmaya devam et!
Keep going! – İlerlemeye devam et!
Have a nice sleep! – İyi uykular!
Come here! – Buraya gel!
Once a day – Günde bir kez
Twice a day – Günde iki kez.
Three times a day – Günde üç kez
Let me guess! – Dur tahmin edelim!
Just a moment! – Bir dakika!
Not yet! – Henüz değil!
Try again! – Tekrar dene!
You think so – Böyle mi düşünüyorsun!
I think so! – Böyle düşünüyorum.
I dont mind! – Umrumda değil!
More or less. – Aşağı yukarı.
Never mind! – Unut gitsin.
Why not? – Neden olmasın!
What is wrong with you? – Neyin var, sorunun nedir?
I guess… – Tahminimce..
I think – Bence
In my opinion – Benim fikrimce
I mean – Demek istediğim, kastettiğim…
In the fact – Aslında olan…
Not so great – O kadar da iyi değil!
Not a chance! – Şansın yok!
Make sure! – Emin ol!
I’m back! – Geri geldim.
What happened? – Ne oldu?
Don’t get me wrong! – Beni yanlış anlama!
Got it? – Anladın mı?
No way! – Olamaz!
I suppose so! – Sanırım öyle!
I agree! – Kabul ediyorum.
I promise! – Söz veriyorum!
Try again! – Tekrar dene!
You hear that? – Bunu duydun mu?
One more time! – Bir kez daha!
No one knows! – Kimse bilemez!
Let me know. – Haberdar et.
Keep it up! – Devam et!
Keep your promise! – Sözünü tut!
Never again! – Bir daha asla!
Never mind! – Salla gitsin.
What else? – Başka?
Of course! – Tabi ki…
Who cares? – Kimin umurunda?
Enough is enough! – Yeter artık yeter!
Good luck! – İyi şanslar.
Best wishes! – En iyi dileklerimle!
Are you full – Doydun mu?
For what? – Ne için?
I just made it! – Şimdi yaptım.
I know what I said – Ne dediğimi biliyorum.
I’ll back soon. – Çok yakın zamanda geri döneceğim.
I’m in a hurry! – Acelem var.
It seems all right – Tamam gibi gözüküyor.
Slow down! – Yavaşla.
That’s all! – Hepsi bu, bu kadar.
So far so good! – şimdilik herşey yolunda!
Think it over! – İyi düşün.
Here we go. – Gidiyoruz, başlıyoruz.
Check it out – İzleyelim, bakalım.
Keep it simple – Basit tut!
I will do my best! – Elimden gelenin en iyisini yapacağım!
Lets be clear! – Açık olalım!
Look around you! – Etrafına bak!
Do you need something else? – Başka bir şeye ihtiyacın var mı?
Go way! – Git başımdan!
For what? – Ne için?
I think not! – Bence değil, olmaz!
Go on without me! – Bensiz devam edin!
Are you free this evening? – Bu akşam müsait misin?
What is happening? – Neler oluyor?
I am serious! – Ben ciddiyim!
Dont thank me! – Bana teşekkür etme!
As it should be! – Olması gerektiği gibi!
Like I said – Dediğim gibi
Not this time – Bu kez değil
Don’t Give up! – Vazgeçme
Over and over – Tekrar tekrar

GOOD LUCK!

 
Geri
Üst